BUNLARI YAZMIYORDUK VE İLK DEFA YAZACAĞIZ İNŞAALLAH.
HERHALDE ZAMANI DA GELMİŞTİR ALLAHU ALEM.
ATATÜRK'ÜN GİZLİ VASİYETİ İLE İLGİLİ HAKAN YILMAZ ÇEBİ'NİN ŞU YAZISIYLA BAŞLAYALIM.
ATATÜRK VE ŞEYH ŞERAFETTİN DAĞISTANİ HAZRETLERİ
ATATÜRK'E ATFEDİLEN 'GİZLİ VASİYETİN' SIRRI NE?..
Halk Bilimci-Yazar Hakan Yılmaz ÇEBİ, yıllarca
dillendirilen, ancak bir türlü kamuoyuna açıklanmayan, sır olarak saklanan bu
ilgi çekici konuyu değerlendirdi…
Halk Bilimci-Yazar ÇEBİ: "Atatürk'e atfedilen gizli
vasiyetin asıl sırrı; Nakş-ı Bendi tarikatından Dağıstanlı Şeyh Şerafeddin
hazretlerinin Allah'ın izniyle Atatürk'le istişare ettiği ahir zaman sırlarına
ait bilgilerin, bizzat Atatürk tarafından not edilme hadisesidir..."
ATATÜRK'ÜN ÖLDÜRÜLMEDEN EVVEL SON İKİ YILININ İYİ
ARAŞTIRILMASI GEREKİR
İşte korkanlar bu sırdan korkuyor; Türkiye'nin öğrenmesi
gereken o sırlar ve bilgiler ve müjdeler var. Bu sırlardan bazılarına
Trabzon’daki velilerin de katkısı olmuştur.
Atatürk'ün öldürülmeden evvel son iki yılının iyi
araştırılması gerekir!
Meseleyi Atatürk üzerinden değil; Atatürk'ün de vakıf olduğu
sırlar üzerinden takip ederek stratejik bir akılla işin özüne vakıf olmaya
çalışınız...
Sevin, sevmeyin Atatürk iyi bir istihbarat subayıdır; fizik
ve metafizik cümle sırları araştıran inceleyen bir liderdir.
Şahsı ve kişiliği, dindarlığı üzerinde haklı
haksız ithamlarla değil de, bu sırların ne olduğu hususunda araştırma yapılması
gerekir.
Atatürk tarafından derlenen bu sırları kimler ne kadar
biliyor?
Kamuoyuyla niye paylaşmıyor?..
Paylaşacak olanlar ne zaman paylaşacaklar?..
Bu sırları sadece Atatürk derlemedi, Atatürk gibi bir
lider ve resmi bir devlet erkânı tarafından yapılması daha bir dikkat çekici ve
gizemli olmuştur elbet!..
Atatürk'ün öngörülerinin pek çoğu (bu maneviyatı yaşamıştır
yaşamamıştır tartışmalarına girmeden) maneviyat büyüklerinden elde ettiği
sırlara aittir. O, bu bağlantıları "Bana meczup derler, önümü
keserler" diyerek saklamıştır. Daha çok öngörü olarak paylaşmıştır...
Diğer taraftan bu sırları bilen niceleri sahadalar
inşa'Allah...
Ayinesi iştir kişinin; "saza, söze" bakılmaz;
Cenab-ı Allah doğruların ve doğrulukta kalanların vekilidir
elbet...
ŞEYH ŞERÂFEDDİN İLE GAZİ MUSTAFA KEMAL ARASINDAKİ İLİŞKİ
"Kurtuluş Savaşı yıllarında gösterdiği üstün hizmetleri
ile Ankara'nın dikkatini çeken Şeyh Şerâfeddin ile Gazi Mustafa Kemal
arasındaki ilişki, Atatürk'ün Yalova'daki yaz çalışmaları döneminde yaptığı
davet ve istişarelerle karşılıklı saygı ve seviyeli sohbetler çerçevesinde Şeyh Şerâfeddin'in vefatına kadar devam etmiştir.
Bu ilişkinin ilk belgeli verileri, yine Ali Usta'nın
tanıklığı ile tarihe geçmiştir. O günlerde sürekli Şeyh Şerâfeddin’in yanında
olan Ali Usta, mürşidi ile Kuvvay-i Milliye'nin ‘Gazi Paşa’sının istişareleri
hakkında çok önemli bilgiler vermektedir:
“-Yunan işgalcilerin, Bursa'yı zaptettiği günlerde Mustafa
Kemal Paşa tarafından Hasan Bey isminde kalpaklı bir adam geldi ve bana: “-Beni
Mustafa Kemal gönderdi; Şeyh Efendi'ye ilet…” dedi.
Ben bu arzuyu Şeyh Şerâfeddin'e naklettim. Şeyh Efendi bana:
“-Ali Usta! Sen de ona söyle. İstanbul'dan düşmanı
def'edinceye kadar elimizden gelen gayreti göstereceğiz ve düşmanı
temizleyeceğiz. Biz de O’na yardım edeceğiz…” buyurdular.
Ben de Şeyh Şerâfeddin'in bu sözlerini Hasan Bey'e
naklettim. “Mustafa Kemal’in kuryesi Hasan Bey’in bu müjdeyi Ankara’daki
Mustafa Kemal'e iletmiş olmalı ki Şeyh Şerâfeddin Dağıstanî, istişare için
Ankara'ya davet edilir. Ali Usta o günleri şöyle dile getirmektedir:
“Büyük Taarruz daha başlamamıştı. O vakit Şeyh Efendi'yi
Ankara'dan çağırdılar. Şeyh Efendi iki-üç gün sonra Ankara'dan döndüğünde O'na:
“- Hazret ne için çağırdılar, haberler nasıl?” diye sordum.
Şeyh Efendi bana:
“- Ali Usta, Mustafa Kemal bana "Nasıl muvaffak olacak
mıyız?" diye sordu. Ben de, "Evet, muvaffak olunacaktır. Az bir kan
dökülüp İstanbul'u da alacağız" dedim.” diye cevap verdi.
Yalova'daki Atatürk köşkünde ve Termal'deki özel mekânında
özellikle yaz döneminde çalışmalarını sürdüren Mustafa Kemal'in zaman zaman
Şeyh Şerâfeddin’i davet ederek görüşlerini ve tesbitlerini dinlediği
bilinmektedir.
Güneyköy'de Atatürk'ün özel makam aracı ile özel kalem
görevlilerini göndererek Şeyh Şerâfeddin’i aldırdığını ve sohbetten sonra yine
makam aracı ile tekrar köye bıraktırdığını anlatan yaşlı insanlar hâlâ
yaşamaktadır. (Bunlardan birisi olan Güneyköylü Sıbgatullah Gayret Efendi ile
90 yaşlarında iken bizzat görüşüldü.)
Atatürk ile Şeyh Şerâfeddin ilişkisine ve sohbetlerine
ilişkin anlatılan rivayetlerden birisine göre 1936 yılındaki bir görüşmelerinde
Şeyh Şerâfeddin Dağıstanî, kendisinin o yıl içinde vefat edeceğini, Atatürk'ün
ise kendisinden 2 yıl sonra vefat edeceğini bildirmiş ve ömrünün son iki
yılında nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunmuştur.
Bu konunun açıklığa kavuşturulması için gerek Atatürk'ün
Yalova'daki resmi-hususi görüşmelerinin kaydedildiği evrakın, gerekse
Atatürk'ün ömrünün son iki yılındaki icraatının ayrıntılı olarak
araştırılmasına ihtiyaç vardır."
(YUKARIDAKİ İFADELER HAKAN YILMAZ ÇEBİ'YE AİTTİR.)
YAZACAKLARIMIZ İÇİN SADECE BİR BAŞLANGIÇTIR.
Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretleri o dönemin en büyük Nakşibendi tarikatı evliyasıydı.Dikkat ediniz Nakşibendi diyoruz.
Ve dahi Onun halifesi ve damadı Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretleri de kendi döneminin en büyük Nakşibendi Tarikatı evliyasıydı.
Ahir zaman olayları ile ilgili pek çok ifşaatları vardı ve bu zamandan öncekiler de hep gerçekleşti.
Atatürk, Osmanlı'nın yetiştirdiği en önemli istihbarat subayı idi. En iyi İstihbarat subayı en iyi komutandır aynı zamanda.
Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretleri 1936 yılında Atatürk'e Türkiye'nin geleceği ile ilgili sırlar veriyor. Aynı zamanda halifesi ve damadı Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretlerine de bazı sırlar veriyor.
DEVAM EDECEK