ROTA HABER YAZARI ÜNAL TANIK'IN YAZISINA BAKAR MISINIZ?
BU YAZIYI ŞUNUN İÇİN PAYLAŞIYORUZ:
AHİR ZAMAN FİTNELERİ İÇİNDE HZ.MEHDİ AS'I DECCAL'İN GÖSTERDİĞİ YERDE ARAYANLAR YA ÇOK TEMİZ KALPLİDİRLER YA DA APTALDIRLAR.
İŞTE ÜNAL TANIK'IN YAZISI: (TEBRİKLER ÜNAL TANIK)
Bir öğretim üyesi/işadamının (bu işadamının öteki özelliğini
sonra yazacağım) Çamlıca sırtlarından Marmara’ya bakan yamaçlarındaki villası.
İçeride kamuoyunun yakından tanıdığı 5-6 gazeteci var.
Mevsim, sohbahar. Misafirler bahçede ve havuzun etrafında dolaşıp
ayaküstü sohbet ettikten sonra içeri giriyor. Bir üst kattaki geniş salona
oturuluyor. 100 metrekareye yakın salonun denize bakan taraftaki koltuklarına
oturuluyor.
Toplantıyı organize eden eski gazeteci, yeni siyasetçi kadın
sohbetin uygun bir yerinde söze giriyor ve net soruyor:
- AK Parti ile ilgili düşünceniz nedir? Biz yeni bir parti
kurduk, bu parti ile ilgili yaklaşımınız nasıl?
Soru “ortaya karışık” misali bir kişiye yöneltilmeden
seslendirilmişti. Ama İslamcı kesimin yakından tanıdığı ve belli çevrelerce
“kanaat önderi” kabul edilen isim, soru kendisine yöneltilmiş kabul edip söze
girdi.
“AK Parti bir proje partisidir. 90’lı yılların ortalarına
doğru Batı’da hazırlanıp Türkiye’de hayata geçirilmiş bir parti.”
Salonda bulunanlar, gayr-ı ihtiyari birden kafalarını
konuşan şahsa çevirdi. Zira, söz konusu yazar, yalnız İslamcı kesimin değil, AK
Partililerin de iyi bildiği, “Abi” diye hitap ettikleri, partiye açıktan
verdiği destekten dolayı da minnettar oldukları bir isimdi.
Kimse konuşmasını kesmedi, ama ondan böyle ifadeler duymak
ev sahibi ve biri hariç hepsini şaşırtmıştı. Konuşmacı, bakışlardaki şaşkınlığa
aldırmadan devam etti:
“Bakın 90’lı yılların ortasına doğru, siyasal İslam
rüzgarları güçlü esmeye başladıktan sonra Türkiye’ye sık gidip gelmeye başladı.
ABD, İsrail ve İngiltere’den gelenlerdi bunlar. Kendileri ile işbirliği yapacak
gruplar aradılar.
Farklı isimlerle görüştüler. Bizimle de temas kurdular.
Görüşmelerde dile getirdikleri konu şunlar idi:
- Biz Türkiye'de siyasal İslamcılarla çalışmak istiyoruz.
Çünkü yükselen trend siyasal İslam. Erbakan Hoca bu yükselen trendin en iyi
göstergesi. Biz sizinle çalışmak istiyoruz. Bunun şartlarını hazırlayalım.”
Çamlıca’daki görkemli villanın sıcak ortamı ile anlatmaya
devam etti:
“Görüşülen isimler arasında Tayyip bey ve Abdullah bey var.
Hatta bu müzakere ekibinin içinde ben de vardım.”
Yakınındaki gazeteci, konuşmacıyı yakından tanıdığını
sanıyordu. Hatta onun bazı karmaşık ilişkileri konusunda kafasında soru
işaretleri de vardı. Ama hem Erdoğan’ın Batı işbirlikçi olduğunu söyleyip hem
de müzakere ekibinin içinde kendisinin de olduğunu itiraf etmesi karşısında
şaşkındı. Ağzının hayretten bir parmak girecek kadar açılmış olduğunu fark
etmeden dinlemeye devam etti.
Konuşmacı, bu kez o görüşmelere şahitlik eden birinin adını
verdi. Üstelik adını verdiği kişi de aynı ortamda idi.
“Bakın bu görüşmelerin bir kısmının içinde Ali Bey de vardı”
diyerek kocaman elinin baş parmağı ile hemen yan tarafta oturan Ali Bulaç’ı
işaret etti. Ali Bulaç da hem kafası ile onay işareti yaptı hem de “Evet” dedi.
Konuşan şahıs, bu teklifin Milli Görüş lideri Necmettin
Erbakan’a da yapıldığını ama onun kabul etmeye yanaşmadığını söyledi. (Bir
küçük not: Merhum Muhsin Yazıcıoğlu, benzeri bir teklifin o dönemde kendilerine
de yapıldığını 17 Mart 2009’daki görüşmede bana ve arkadaşlarıma da anlatmıştı. Ü.T.)
Yıllardır AK Parti ile ilgili anlatılan bu iddiaları şehir
efsanesi olarak dinleyen gazeteci, “Peki Batılıların bu işbirliğinden
beklentileri ne idi, işbirliği yaptığı gruba ne imkan sunacaklardı?” diye
sordu. İslamcı gazeteci, eliyle sakalını hafif kaşır gibi yaptı ve devam etti:
“Aslında bu görüşmelerde, Batılı muhataplar öyle diplomatik
dil falan kullanmadılar. ‘Bize düşen yükümlülükler’ ve ‘sizden beklentilerimiz’
diye bunları net bir şekilde ortaya koydular.
Kendilerinin yapacaklarını sıraladılar:
1- Biz sizi iktidara taşıyalım.
2- Size gereken finansı bulup getirelim.
3- İktidarınızda size sıkıntı çıkaracak unsurların
etkinliklerini ortadan kaldıralım.
Sizden istediğimiz şeyler de şunlar:
1- İsrail'in güvenliğini artıracaksınız. Önündeki engelleri
kaldıracaksınız.
2- Sınırların yeniden düzenlenmesi anlamına gelen Büyük
Ortadoğu Projesini hayata geçireceksiniz.
3- İslamın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı
olacaksınız.”
Bu sırada karşı tarafta oturan DSP’li koalisyon döneminde
etkili isimlerden biri olan Aydın Tümen de salonda idi. Onun bakışlarının
kendisine yönelik fazla sertleştiğini gören İslamcı gazeteci, hem ortamı
yumuşatmak istedi hem de o dönemdeki görüşmelerin farklı bir boyutunu ortaya
koydu:
"Kızmanıza gerek
yok. Sosyal demokratlardan da bu proje içinde olan vardı. O zaman CHP'nin
başında olan Deniz Baykal'a da cumhurbaşkanlığı verilecekti. Ama Deniz Bey,
‘Nasıl olsa anlaşma yapıldı’ diye gitti sırt üstü yattı. Proje bozuldu, onun
için cumhurbaşkanlığını Abdullah Bey'e teklif ettiler.”
AK Parti’nin proje olduğu iddiasını, kendindeki bilgilerle
ayrıntılı anlatan İslamcı yazar, bu kez muhalefet liderleri için de
değerlendirme yaptı.
“İktidar proje iktidarı olduğu gibi, muhalefet de proje
gereği bu iktidarın destekçisi” dediğinde Aydın Tümen, “Yok daha neler” diye
mırıldandı. Konuşmacı sözüne devam etti:
“Hatırlayın. 2002 seçimlerinde Erdoğan Meclis’e girememişti.
Tayyip Beyin Meclis'e girmesini sağlayan formülü Deniz Baykal teklif etti. AK Parti'yi iktidara taşıyan seçime giden
yolu açan, yani erken seçimi teklif eden de Devlet Bahçeli idi.
Ekonomik bunalımdan bir siyasal iktidar çıkarıldı. Ekonomi
aslında Kemal Derviş’in yaptırdığı düzenlemelerle yoluna konulmuştu. Nitekim
rayına giren ekonomiyi, AK Parti yıllarca titizlikle uyguladı. “
İslamcı yazar konuşmasıyla bu kez salondaki bir kişi hariç
herkesi şaşırttı. Ev sahibine döndü ve parmağıyla işaret ederek devam etti:
“Ben o zaman 'beraber çalışalım' diye bir hafta bu arkadaşa
gittim geldim. Beyefendi kabul etmedi.”
İslamcı yazar, iki ayaklı sorunun birinci bölümünü bu kadar
uzun anlattıktan sonra yeni kurulan parti ile ilgili tek bir cümle söyledi:
“Merkez Parti'nin şansını şimdilik görmüyorum, çünkü proje
henüz tamamlanmadı.”
Evet. Anlattıklarım bir şifreleme değil. Konuşmanın
tarafları da hayali değil. Pek çoğumuzun tanıdığı bildiği isimler.
Çamlıca’daki villa Merkez Partisi Genel Başkanı Abdurrahim
Karslı’ya ait. İslamcı yazar da Abdurrahman Dilipak.
Ben de büyük bir gazetecilik başarısı göstererek bunları
size aktarmadım. Abdurrahim Karslı’nın +1 TV’de Cem Özer ile yaptığı programda
anlattıklarından paylaştım. Bir iki isimden de konunun detaylarını aldım.
Ünal TANIK / Rotahaber