KÜRT KARDEŞLERİMİZİN DİKKATİNE:
HDP’li Sırrı Süreyya Önder, AKP Hükümetiyle üzerinde
görüştükleri “Müzakere Taslağı”nda özerkliğin de olduğunu söyledi. Ertesi gün
Yalçın Akdoğan, alelacele “HDP ile özerklik konusunu görüşmedik” açıklamasını
yaptı. Sırrı Süreyya’nın da, anlaşılan kulağı çekilmiş olmalı ki o da, özerklik
konusunda söylediklerini yalanladı.
Gerek AKP’nin gerekse “kulağı çekildikten sonra” Sırrı
Süreyya Önder’in, tam da seçime doğru gidilirken, “PKK ile özerklik konusu
görüşülüyor” şeklindeki bir açıklamanın “akıllıca” olmayacağını düşündükleri
açıktır.
Ama gerçek AKP ile PKK’nın özerklik konusunu görüşmeye
yıllar önce başladıklarıdır. İki Parti, ABD’nin önlerine koyduğu yol haritasını
uygulayarak bugüne geldiler. O “Yol Haritası”na göre “İkinci İsrail”in Türkiye
ayağının inşasında ilk adım “Özerk Kürdistan”dır.
Sınır çizmenin anlamı
Özerk Kürdistan’ı kurma çalışmasının pratikte ne anlama
geldiği üzerinde durmak gerekiyor:
Özerk Kürdistan demek, sınırların çizilmesi demektir. Hemen
önümüze gelecek olan sorun şudur: Sınır nereden geçecektir ve nasıl
belirlenecektir.
Gaziantep’ten başlayarak Kars’a kadar uzanan ara bölgede yer
alan yaklaşık 15 kadar ilde, Türk ve Kürt nüfus yüzyıllardan beri karışık
olarak yaşamaktadır. “Özerk Kürdistan” dediğiniz an hemen akla gelecek ilk
soru, sınırın bu illerin neresinden geçeceğidir.
Tarihte ve bugün ve dünyanın her tarafında, etnik olarak
halkların karışık olarak yaşadığı bölgelerde, sınırlar çekilmeye kalkışıldı mı
yıllar süren çatışmalar kaçınılmaz oldu.
Böyle durumlarda “gücü gücü yetene” kuralı işler. Yaşanan
çatışmaların ardından etnik olarak homojen bölgeler oluşur. Ve sınır böyle
çizilir.
Yakınımızda son olarak Yugoslavya böyle bir süreç yaşadı. 10
yıl süren iç savaşın ardından 600 bin Yugoslav öldü. Yani her otuz kişiden
biri.
Aynı durumun Türkiye’de yaşanması demek, yaklaşık 3 milyon
kişinin ölmesi anlamına gelir.
Türkiye’de Türkler ve Kürtler dünyanın başka hiçbir yerinde
görülmedik ölçüde iç içedir. Kürt yurttaşların büyük çoğunluğu Kürt ilerinde
değil, ülkenin batısında yaşamaktadır.
“Özerk Kürdistan” dediğiniz ve bir de sınır çizmeye
kalktığınız an, ülkenin batısında yaşamakta olan Kürt yurttaşlar da yaşanacak
şiddetten nasibini alır. Bu durumda Kürtlerin; “Madem özerklik istediniz, o
halde sınırlarını çizdiğiniz bölgenize gidin” görüşünde ifadesini bulan bir
tepkinin hedefi olmaları kaçınılmazdır.
Tarihten dersler
Çok açıktır ki böyle bir sürecin yaşanmasının asıl
mağdurları Kürt yurttaşlar olacaktır. Kürtlerin yaşayacağı acılar, “özerklik”
havucunu uzatan emperyalistlere dert değil. Öte yandan canından olacak yüzbinlerce
ve hatta milyonlarca Kürt, egemeni olacağı bir özerk bölgeye ulaşma peşindeki
PKK’nın da umurunda değil.
Bu noktada geçen yüzyılın başında Ermeni halkının yaşadığı
büyük acılardan gerekli dersleri çıkarmış olan iki Ermeni şahsiyetin
söylediklerini hatırlamakta yarar var.
1918 yılında kurulan Ermenistan devletinin ilk Başbakanı
olan O. Kaçaznuni, her şey olup bittikten sonra Partisi’nin 1923 yılında
Bükreş’te Toplanan Kongresine sunduğu “Taşnak Partisi’nin yapacağı bir şey yok”
başlıklı raporunda özetle şöyle demekteydi:
“Türklere savaşı biz açtık. Hepimiz Türklerin düşmanı olan
İtilaf devletlerinin kampındaydık. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye’ye
göndermeleri ve hakimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika’ya resmi
çağrılar yaptık. Öldük ve öldürdük. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi
biziz. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. İsyanımızın
temelinde İtilaf devletlerinin bize vaad ettiği büyük Ermenistan hayali vardı.
Ama biz hiçbir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan’ı diye bir devletin
hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik. Biz kendi isteklerimizi başkalarına
mal ederek, sorumsuz kişilerin sözlerine büyük önem vererek, gerçekleri
anlayamadık ve hayallere kapıldık. Tehcir’de Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı
ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Dengesiz
insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydık.
Kaderden şikayet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak,
bizim hastalıklı milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir. Herkes;
Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, Ruslar tek kelimeyle bütün dünya bizi
kolayca aldattı ve ihanet etti. Emperyalistler bizi kullandı. Büyük Avrupa
devletleri bizi defnettiler.”
Bir de Hırant Dink’e kulak verelim: Öldürülmeden öne
Kayseri’de katıldığı bir panelde Hırant Dink; “Kürtler, Ermenilerin yüz yıl
önce yaşadıklarından ders almalıdır. Emperyalistler gelir, çıkarlarını düşünür,
sonra da çekip giderler. Olan burada kalan bizlere olur…” şeklinde konuşmuştu.
Emperyalistler yeniden bölgemizdeler. Son yirmi yıl içinde
milyonlarca insanın kanına girdiler. Şimdi de ABD, devlet vaadiyle Kürtleri
ileri sürerek hedeflerine ulaşmaya çalışıyor.
1918 yılında İngilizlerin ve Fransızların vaatlerine
kanarak, yüzyıllardır birlikte yaşadıkları Türkleri ve Kürtleri arkadan vuran
Taşnakların başarıya ulaşma şansı, bugün ABD’ye güvenerek Kürtleri kardeşlerine
karşı harekete geçirmeye çalışan PKK’dan daha fazlaydı.
ABD, her yerde ve her alanda kaybediyor.
Bu koşullarda ABD’ye güvenerek “Özerk ya da bağımsız
Kürdistan” hedefine ulaşabileceklerini düşünenler, Kürt halkına büyük acılar
yaşatmaktan başka bir şey yapamayacaklardır.
Mehmet Bedri Gültekin
mbedri.gultekin@iscipartisi.org.tr
ulusalkanal.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.