PROF. DR SEDAT LAÇİNER PEK ÇOK ŞEYİ TEK MAKALEYE SIĞDIRDI
(Yazıda katılmadığımız cümleler var.Açıklamasını o cümleye ekledik.)
İŞTE O YAZI
Sedat Laçiner "Terörün arkasındaki devleti
açıklıyorum!" başlıklı yazısında teröre destek veren ülkeleri sıraladı.
Türkiye, Ankara terör saldırısını YPG’nin yaptığını
söylüyor. Başbakan Davutoğlu’na göre saldırıyı gerçekleştiren kişi Suriyeli ve
PKK’nın da yardımıyla YPG adına bu terör saldırısını gerçekleştirdi.
Bu cümleyi ilk duyduğumda iddianın dünya nezdinde ikna edici
olmayacağını söylemiştim. Çünkü şu günlerde bir terör saldırısı
gerçekleştirmek, üstelik bunu Türkiye’nin başkentinde yapmak YPG için delice
bir eylem olurdu.
Biliyorsunuz, birkaç haftadır Türkiye, YPG’nin terör örgütü
olduğunu ısrarla tekrarlıyor, ABD’yi YPG ile Türkiye arasında seçim yapmaya
davet ediyordu. ABD ise birkaç kez söyledi, “bizim için YPG terör örgütü
değildir” dedi. Hatta ABD, YPG’ye desteklerinin süreceğini de medya üzerinden
Türkiye’ye aktardı.
PYD’nin silahlı kolu olan YPG’ye destek bununla sınırlı
kalmadı: Rusya da, Avrupa’nın belli başlı devletleri de YPG’yi terör örgütü
saymadıklarını belli ettiler.
Türkiye, YPG mevzilerine top atışına başlayınca dünyadan
destek bulamadı. Suudi Arabistan bile çıkıp YPG için “terör örgütüdür” demedi.
Başka bir deyişle Türkiye, “terör örgütü” dediği YPG
karşısında bile yalnız kaldı.
İşte bu ortamda birden bire Ankara’da büyük bir terör
saldırısı gerçekleşiyor, üstelik de bu saldırı YPG hatlarını top atışına tutan
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mensuplarına karşı yapılıyor ve Türkiye her haliyle
terör saldırısı olan bu eylem için YPG’yi suçluyor. Bir anlamda suçlamalarının
nasıl haklı çıktığını canlı deliliyle dünyaya duyuruyor.
O güne kadar Suriye dışında, dünyanın bildiği bir terör
eylemi olmayan YPG’nin bir anda çok büyük bir terör saldırısının faili ilan
edilmesi, üstelik bunun da Türkiye’nin ısrarlı suçlamalarının olduğu günlerde
olması herkeste şüphe uyandırırdı ve öyle de oldu. Ne ABD ne de AB ülkeleri,
Ankara’daki saldırının YPG tarafından yapıldığına inanmadılar.
Bırakınız inanmayı, ABD ‘YPG mi, Türkiye mi’ ikileminde bir
adım daha ileri gitti ve Türkiye’yi değil, YPG’yi tercih ettiğini daha kalın
çizgilerle belli etti. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kirby, kendileri
için saldırıyı yapanın henüz belli olmadığını söyledi ve “saldırıyı kimin
yaptığı konusu hala ucu açık” dedi.
Kirby, bununla da kalmayarak Türk Hükümeti’nden YPG’ye dönük
top atışlarını kesmesini istedi.
Amerikalı sözcü ayrıca bir soru üzerine “Biz Türkiye'nin
Daiş'e karşı olan koalisyondan ayrılmasını istemeyiz. Ama sonunda bu karar
Ankara'nın” dedi.
Bu cümle ABD’nin IŞİD’le (Daiş) mücadele konusunda
Türkiye’nin nazlanmalarını artık umursamadığını da gösteriyor. Türkiye, içine
düştüğü durumla İncirlik ve diğer üsleri Batı’ya açmaya eli mahkûm ülke
konumunda. YPG ise kara gücü olarak ABD’ye vazgeçilemez bir güç sunuyor.
Yani ABD, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “YPG mi biz mi” sorusuna “YPG” karşılığını vermiş oldu.
Safa Asya Yorumu:
(Bu cümleye katılmıyoruz. ABD ve Siyonistler Büyük İsrail için Kürt Devleti kurmaya çalışıyorlar. Düşen uçak olayı ile de hem Türkiye hem de Rusya'ya oyun oynadılar. Yani YPG yi vazgeçilmez olarak gördükleri için falan değil. Hatta kaç defa serzenmişlerdir "Bunlara devleti elimizle kurup vermezsek, devlet falan kuracakları yok" diye. Ne vazgeçilmezi? Boş laf bu.Akılları çıkıyor Türk Ordusu girecek de hepsini de telef edecek, Büyük İsrail suya düşecek diye.Gerçek budur.Ancak yazıda pek çok doğru var ve farklı bir bakış açısı sunuyor. O yüzden yayınladık.)
SALDIRIYI KİM YAPTI?
Dediğim gibi, YPG böyle bir saldırıyı yapmak istese dahi
bunu doğrudan yapacak kadar saf olamaz... Yetkililer bu konuda ısrarcı ise daha
güçlü kanıtlar ortaya koymak zorundalar...
Saldırıdan birkaç saat sonra benim aklıma ilk gelen şüpheli
PKK oldu, bunu da televizyon ekranlarından paylaştım. Çünkü PKK, geçmişte de
böyle eylem girişimlerinde bulunmuştu. Genelkurmay, Hava Kuvvetleri ve
çevresinde askeri servis araçlarına saldırı girişimi geçmişte önlemişti, bu kez
olmadı. Bu nedenle aklıma ilk PKK geldi ve söyledim.
Ancak başka bir örgüt de olabilirdi. Türkiye şu anda
saldırılara inanılmaz açık. Üstelik içeride güvenlik birimleri moral, insan
gücü ve yapılanma açısından en iyi durumlarında değil.
Zanlının Suriyeli oluşu akıllara Suriye İstihbaratı’nı da
getiriyor. Suriye ağır bir iç savaş geçiriyor olmasına rağmen Suriye
İstihbaratı, Türkiye’ye karşı birçok eyleme imza attı. Hafife alınıyor olmanın
da avantajıyla Esad Rejimi hem muhaliflere karşı hem de ülke olarak Türkiye’ye
karşı terör eylemleri yapıyor veya yaptırıyor. Ankara’daki saldırıyı onların
yapması kimseyi şaşırtmayacaktır, hatta bazı uzmanlar eylemi PKK’dan ziyade
Muhaberat’ın yaptığında ısrar ediyorlar.
AZMETTİRİCİ MESELESİ
Saldırının olduğu akşam bir ‘terör uzmanı’ diyor ki “önemli
olan tetiği çeken değil, azmettiren. Bu saldırıların arkasındaki devletleri
bulup, bunu ilan etmemiz lazım”.
Benzeri açıklamaları başka uzmanlardan ve yetkililerden de
dinledim.
Ben kendilerinin meraklarını gidereyim; Eylemi yapanın
arkasındaki destekçi devletleri biliyorum. İsterseniz açıklayayım da, ne
yapacaksanız yapın!
PKK’nın arkasındaki devletleri açıklıyorum: İran, ABD, Rusya, Suriye, İsrail, İngiltere
ve diğer bazı Avrupa ülkeleri...
PKK, İran sınırını kendi evi gibi kullanıyor...
Rusya, PKK’yı terör örgütü saymıyor bile...
Amerikalılar bir ara PJAK üzerinden, şimdi ise YPG üzerinden
PKK’ya gittiğini bile bile silahlar gönderdi. Bundan 10 yıl önce PKK’ya ABD’den
geçen silah sayısının 200 bine yakın olduğu tahmine diliyordu...
ABD ve Rus uçakları açıkça PYD/YPG’yi destekliyor. Amerikan
istihbaratı YPG ile birlikte çalışıyor. Amerika, Örgüt’ün silah ve lojistik
ihtiyaçlarını da karşılıyor.
İşte açıkladım!...
Terörün arkasında kim var, artık biliyorsunuz.
Şimdi ne yapacaksınız Allah aşkına!...
Bu devletleri kınayacak mısınız, onlara karşı siz de terörü
mü destekleyeceksiniz?
Mesele terörün arkasındakini bilmekten daha büyük.
Terörü en çok destekleyen ülke bizzat Türkiye’nin kendisi...
İçeride öyle vahim hatalar yapılıyor ki, terörü kimsenin
desteklemesine gerek bile kalmıyor…
Akıl var, fikir var, “şehir şehir, mahalle mahalle, ev ev”
terörist aranır mı? Buna terörle mücadele denir mi?
Ülkenin ordusu kasabalarda halk ile karşı karşıya getirilir
mi? Sokağa çıkma yasağı ilan edip, kendi ilçelerine zırhlı araçlarla girilir
mi? Topla, tankla sivrisinek avlamaya çalışılır mı?
Biz geçmişte neyi eleştirdiysek, birkaç aydır, sözde sivil
idare altında birkaç mislini yapıyoruz.
Ne demokratikleşmede yol alınabildik, ne de tekniğine göre
bir terörle mücadele siyaseti izleyebildik.
Bırakınız Kürtlere hak ve özgürlüklerini verip terörün
oksijenini kesmeyi, ülkenin geri kalanını da terörize ettik.
Faili bilinmeyen saldırılar yeniden hortladı…
Yine kahveler, barlar taranıyor…
Yine ses bombaları atılıyor…
Gazeteciler hapiste, nefret söylemi her köşeye yayıldı…
Önüne geleni ‘hain, terörist veya paralel’ ilan etmek moda
halini aldı…
Ülkede cami cemaati bile kutuplaşmış durumda…
Her yer gergin, herkes endişeli bir bekleyiş içinde. Bu
duygusal kopuşlar, bu toplumsal parçalanmışlık içinde hangi toplum huzurlu
olabilir, hangi toplum terör ve diğer sorunlarla baş edebilir.
Ya dış politikamıza ne demeli? İzlenen Suriye politikası ile
düşmana ne gerek?
Önce İsrail’e hakaretler yağdırıyoruz, birkaç yıl geçince
“İsrail’e ihtiyacımız var… İsrail halkı da devleti de dostumuz” diyoruz…
Önce PYD/YPG güçlerine en büyük yardımı biz yapıyoruz,
“Kobani’deki kardeşlerime selam olsun” diyoruz, aradan 1 yıl geçmeden bu sefer
aynı PYD’yi “terörist” ilan ediyoruz…
Mısır’ın içişlerine karışıyoruz, ülkenin Devlet Başkanı’nı
Sisi’yi devirmeye çalışıyoruz, aradan birkaç yıl geçmeden bu kez İsrail’in
arabuluculuğunda Sisi’yle nasıl anlaşırız diye yollar arıyoruz…
Önce IŞİD’e karşı hoşgörülü, yumuşak bir ülke izlenimi
yaratıyoruz, ardından sözde IŞİD’e hava saldırısı yapıyoruz…
IŞİD’e karşı ABD ve müttefiklerinin taleplerine uzun süre
ayak diretiyoruz, ardından İncirlik ve diğer hava üslerini neredeyse hiçbir şey
talep etmeden sonuna kadar Amerikalılara, Almanlara, Fransızlara vs. açıyoruz.
Rusya’yı ‘stratejik ortak’ ilan ediyoruz, sonra 17
saniyeliğine hava sahasına uçakları girdi diye uçaklarını arkasından vuruyoruz…
Örnek çok. Ancak herkes durumun farkında, fazla da örneğe
gerek yok.
Diyeceğim o ki, terörün de, bugün karşılaştığımız
yalnızlığın da nedeni Türkiye’nin kendi hatalarıdır.
Yukarıda terörün arkasında hangi devletlerin olduğunu
saydım. Ancak bunları bilmek neyi değiştirir?
Varsa gücünüz gider siz de onlara hadlerini bildirirsiniz.
Ama ondan önce aynaya bakmak, nerede hata yapıyorum demek gerekir.
Terörün arkasındaki devleti arayanlar önce kendi
devletlerinin hatalarını kontrol etmelidirler…
Sen güçlü olursan, usta ve yetenekli olursan dostun çok,
düşmanın az olur.
Sen zayıf olursan, ilişkilerini içeride ve dışarıda iyi
yönetemezsen, işlerinde usta olamazsan tüm dünya düşmanın kesilir.
Bu nedenle, bir yerlerden başlayacaksak, kendimizden başlayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.