ATATÜRK’ÜN MANEVİ MAHİYETİ ve GİZLENEN VASİYETİ .!.
Her biri, harika sanat ve yaratılış eseri olan minnacık
hücrelerden, zihinleri zorlayan muhteşem galaksilere kadar bu muazzam ve
muntazam varlıkların, kendiliğinden ve kör tesadüfler neticesinde meydana
geldiğini savunmak ve bu şuursuz tabiatı tanrılaştırmak; hayvanları bile
üzecek, şeytanları bile güldürecek en büyük AKILSIZLIK ve SAPKINLIKTIR!
İnanan insanları, inancını yaşayan Müslümanları ve özellikle
Dini eğitim kurumlarını; “çağdışı, irticacı, ihtiyaç fazlası” görüp sataşmak,
en büyük AHLAKSIZLIKTIR!
Sık sık demokrasiden, özgürlüklerden ve milli iradeden
bahsedip, reyine ve desteğine talip oldukları milletin inancını, hayat tarzını
ve kutsallarını hor ve hakir görmek, en büyük SAHTEKÂRLIK ve SAYGISIZLIKTIR!
Samimiyetsiz, cesaretsiz, art niyetli ve şeytan fikirli
olduklarından, gerçek yüzlerini ortaya koymaktan korkarak ATATÜRK gibi milli ve
tarihi şahsiyetlerin arkasına sığınan ve Onu “Dinsiz, materyalist ve hatta
komünist” gösterip kendilerine dayanak uydurma gayretleriyle çırpınan çapsız ve
çoğu Sabataist ve Pakradun (Yahudi ve Ermeni Dönmezi) asıllı kimselerin bu
sinsi ve sünepe tavırları, tarihimize, devletimize, milletimize ve geleceğimize
yapılan en büyük HAKARET VE HAKSIZLIKTIR.
Mustafa Kemal; “Benim naçiz vücudum elbet toprak olacaktır”
sözleriyle kulluğunu, her fani gibi sonu olduğunu, huzurunda Peygamber
Efendimiz Hz. Muhammed’i küçümsemeye kalkışan ahmak ve alçak yalakaları nasıl
tersleyip susturduğunu bilmezden gelip Onu “TANRI”laştırmaya ve
“TABU”laştırmaya uğraşanlar, Türkiye’deki bir avuç AZINLIKTIR ve bu SÖMÜRÜ
SALTANATININ SOYSUZ UŞAKLARIDIR!
Hiç kimse unutmasın ki;
Asil Türk Milleti Müslümandır ve Müslüman kalacaktır.
İnsanlık aleminin karşısında hürmet ve hayretle eğildiği
Selçuklu ve Osmanlı gibi cihan devletlerini ve tarihin en büyük
medeniyetlerini, bu Millet İslamiyet’le kurmayı başarmıştır.
İslami özünden uzaklaştırıldığı oranda maalesef
emperyalizmle uzlaşan ve her yönden tutsaklaşan Müslüman Türk Milleti, yine
İslam’la dirilip yeni destanlar yazacaktır. Atatürk’ün gizlenen vasiyeti de bu
talihli gelişmelere işaret etmekte ve manevi uyarılar taşımaktadır.
İşte Atatürk’ün saf ve sağlam inancı:
“Efendiler: Mazharı nübüvvet ve risalet olan Fahrialem
Efendimiz, bu kütle-i Arap içinde ve Mekke’de dünyaya gelmiş bir vücudu mübarekti.”
(Nutuk c. 3 sh. 1240)
(Allah tarafından Peygamber kılınmakla onurlandırılan
insanlık aleminin övünç kaynağı Hz. Muhammed Efendimiz Arap toplumu içinde ve
Mekke’de dünyaya gelen mübarek ve müstesna bir şahsiyetti.)
“Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür; adatı ilahiye’nin
tecelliyatına bakarak diyebiliriz ki: insanlar iki sınıfta, iki devirde mütalaa
olunabilir. İlk devir, beşeriyetin sabavet şebabet devridir. İkinci devir,
beşeriyetin rüşt ve kemal devridir.” (Nutuk c. 3 sh. 1241)
(Arkadaşlar, Allah birdir, büyüktür. Yeryüzündeki ve
insanlık tarihindeki ilahi kanun ve prensiplerin seyrine bakarak diyebiliriz
ki: insanlığın iki sınıf ve sürece ayrıldığı düşünülüp değerlendirilebilir:
• Birincisi insanlığın bebeklik ve gençlik dönemidir.
• İkincisi, insanlığın ergenlik ve olgunluğa erişgenlik
dönemidir.
“Allah, Hz. Adem Aleyhisselamdan itibaren bilinen ve
bilinmeyen pek çok sayıda nebiler ve resuller göndermiştir. (Hz. Muhammed
Efendimize kadarki dönem beşeriyetin, sürekli bir ebeveyne muhtaç bebeklik ve
çocukluk dönemine benzemektedir)
Ancak, Hz. Peygamberimiz vasıtasıyla (ve Kur’anı-ı Kerimin
muhkem ayetleriyle) en son ve en mükemmel dini hakikatleri ve medeniyet
prensiplerini verip öğrettikten sonra, artık insanlara yeni din ve peygamber
gönderme ihtiyacı kalmamış demektir. Kıyamete kadar farklı dönemlerdeki ve
farklı ülkelerdeki insanlar; Kur’an-ı Kerimin temel prensipleri ve Hz.
Peygamber Efendimizin genel öğretileri doğrultusunda, çağının ve şartlarının
ihtiyaçlarına uygun prensip ve projeleri, yöntem ve yönetim şekillerini, kendi
akılları, anlayışları ve bilimsel arayışlarıyla bulabilecek bir olgunluk
seviyesine ulaşmış kabul edilmiştir.
İşte bu sebepledir ki, Cenabı Peygamber Efendimiz,
hatemülenbiya (en son nebi) ve Kitabı (Kur’an-ı Kerim), Kitabı Ekmel (en
mükemmel kanun ve kurallar kaynağı)dır.” (Bak. Nutuk c.3 sh. 1241. Devlet
Kitapları ME Basımevi İST. 1971)
Şimdi Mustafa Kemal’in Allah inancı, Peygamber itikadı,
Kur’an’a bağlılığı ve İslam’a bakış açısı işte aynen böyle olduğu;
Atatürk’ün vasiyetinde geçtiği öğrenilen bazı bilgiler:
- İsrail’in kurulacağı
- ABD Başkanının genç yaşta suikasta uğrayacağı
- SSCB’nin dağılacağı
- Mehdi ve Hz. İsa’nın Türkiye’den çıkacağı
- İnsanlığın yeniden İslam’la huzura kavuşacağı
Kurtuluş Savaşı sırasında Pakistan, Afganistan ve Hindistan
Müslümanlarının, toplayıp Rusya üzerinden Müslüman Türk Kardeşlerine
gönderdikleri paralarla İş Bankası kurulup TCDD Yolları, Atatürk Orman
Çiftlikleri gibi kurumlar oluşturulup toplanan gelirler Anadolu’daki
öğrencilerin eğitiminde kullanılması hedeflenmiştir. Atatürk bu kurumlar için
Türk milletini vasi tayin etmiştir.
Papa 16. Venedik’in Anıtkabir’e giderek Atatürk’ün huzurunda
eğilmesi de büyük Türkiye için bir mesaj niteliğindedir.
Atatürk’ün özel kasalarda ve özenle saklanılan tarihi
vasiyetinin açıklanacağı talihli günler yakın görülmektedir.
Vasiyette geçen dini öngörülerden bazıları:
• Hz. İsa’nın yeryüzüne gönderileceği ülke Türkiye, şehir
İstanbul ve yer Ayasofya camisidir.
• Katoliklerin, Ortodoksların, Protestanların amacının
Ayasofya’yı Kilise yapmak olduğunu anlayan Atatürk 1934 yıllarında imza
kararıyla müze yapılmasını isteyip böylece koruma altına almış ve vasiyetinde
cami olmasını istediğini belirtmiştir.
• Hz. Mehdi çıkarken şifre olarak şu kelimeleri söyleyecek.
• Bismillahirrahmanirrahim.
“Lailahe İllallah Muhemmedürresulüllah”
“Allah için biat ve cihat lazımdır. Hak gelince Batıl
yıkılacaktır”
“Manevi bataryalar boşaldı doldurmak lazımdır”
“Türk Milletinin dini İslam, Kitabı Kur’an, Peygamberi Hz.
Muhammed Aleyhisselamdır”
Sözlerinin geçmesinden dolayı, Atatürk’ün vasiyetinden malum
ve mel’un kesimlerin ürktüğü söylenmektedir.
Kürt meselesi
Uzay sanayini ilgilendiren madenlerin Güneydoğu bölgesindeki
yerleriyle beraber belirtmiştir. Atatürk Kürt halkı üzerinden bazı
fesatlıkların körükleneceğini de söylemiştir.
Kürtler kardeştir demiş ve ayrımcılığı reddedip, herkesin
temel insan hak ve hürriyetlerinin verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir.
Mustafa Kemal’im şüpheli ve şaibeli ölümü üzerine, Onun
hıyanet merkezleri olduğu gerekçesiyle kapattığı Masonik Loca ve Sabataist
Cunta, hiçte hesapta olmayan İsmet İnönü’yü Cumhurbaşkanı yaptığı, Onun da
1964’de CIA ajanlarına, vasiyette geçen büyük Türkiye idealini haber verdiği,
ilgili bilgi ve belgeleri onlara sızdırıp BOP’u harekete geçirdikleri yönündeki
iddialar da önemlidir.
İnançsızlık karanlığını aydınlık sanan bazı zavallılar,
Allah’a, maneviyata ve Allah’ın bazı kullarını çok özel yeteneklerle
donattığına iman etmediklerinden, Mustafa Kemal’in bazı hayret verici
öngörülerini ve insanlığın huzur ve kurtuluş reçetelerini bile, fizikle ve
metafizikle izaha çalışmaktadır.
Mustafa Kemal’in;
a) Hem yalnızlığından
b) Hem zaman darlığından
c) Hem çevresinde kaliteli ve iyi niyetli insan azlığından
d) Hem de, o dönemde dünyayı avucuna almış ve Türkiye’yi de
maalesef kuşatmış bulunan Yahudi, sabataist ve masonların kıskacı altına
alınmaktan dolayı, aslında gerekli ve önemli olan, bütün bu tarihi devrim ve
değişimlerin:
1- Bazılarının zamanla ve özellikle Atatürk’ten sonra,
katılaştırılıp hedefinden saptırılarak yozlaştırılması ihtimaline karşı yeterli
tedbirler alınamamış.
2- Bir kısmı, geçici şartlar ve konjonktürel ihtiyaçlar için
yapıldığı halde, bunların katı ve kalıcı kurallar halinde topluma dayatılmasını
önleyecek teoriler ve alternatif projeler hazırlanamamış.
3- Masonik mihrakların, Yahudi ve sabataist takımının ve
bazı azınlık ve azgın tabakanın, bu devrim ve değişimleri “Müslümanlıktan
resmen kopma ve İslami olan her şeye düşman olma” mantığıyla yorumlayıp
uygulamasına yol açacak boşlukların bırakılmış, olması da elbette bir
talihsizliktir. Hatta onun:
“Batmakta olan bir gemide bulunsanız; herhalde “Yetiş Ey
gazi” demezsiniz. Elbette “Medet ya Rabbi” diyeceksiniz. Bundan daha tabii ne
olabilir?” (Bak: Sadi Borak)
Sözleriyle kendisinin fani ve naçiz bir varlık olduğunu
söylemesine rağmen, bazıları Mustafa Kemal’i “Türkün Peygamberi”, Kemalizm’i
ise “Türkün Dini” gösterecek kadar ileri gitmiş ve sütü bozukluğunu göstermiştir.
28 Kasım 1938’de yani Atatürk’ün ölümünden 18 gün sonra
ikindi vakti saat 15:00’te Ankara 3. Sulh Hukuk TRK Mahkemesinde açılan bu
vasiyetten iki tane zarf çıktığı bilinmektedir. Biri herkes tarafından bilinen
6 maddelik vasiyet; diğeri ise 50 yıl sonra açılsın diye Ankara/Ulus’taki
Ziraat Bankası kasalarına anahtar uydurulur diye tedbiren kaynakla kapatılan
vasiyetidir. Acaba, açıklanması kasıtlı olarak geciktirilen bu tarihi vasiyette
de, Atatürk’ün Bazı devrimlere hangi maksat ve mazeretlerle ihtiyaç hissettiği
Geçiş süreci tamamlandıktan ve Cumhuriyet oturduktan sonra hangi yeni dönüşüm
ve düzenlemelere girişeceği
Ve asil milletimizin manevi temellere ve İslami değerlere
neden ve nasıl sahip çıkması gerektiği mi belirtilmektedir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.