11 Aralık 2015 Cuma

ATATÜRK’ÜN MANEVİ MAHİYETİ ve GİZLENEN VASİYETİ .!.

ATATÜRK’ÜN MANEVİ MAHİYETİ ve GİZLENEN VASİYETİ .!.



("GMK GİZLENEN  VASİYETİ VE SIR PERDELERİ" SİTESİNDEN ALINMIŞTIR)

YORUMSUZ YAYINLIYORUZ 

Her biri, harika sanat ve yaratılış eseri olan minnacık hücrelerden, zihinleri zorlayan muhteşem galaksilere kadar bu muazzam ve muntazam varlıkların, kendiliğinden ve kör tesadüfler neticesinde meydana geldiğini savunmak ve bu şuursuz tabiatı tanrılaştırmak; hayvanları bile üzecek, şeytanları bile güldürecek en büyük AKILSIZLIK ve SAPKINLIKTIR!
İnanan insanları, inancını yaşayan Müslümanları ve özellikle Dini eğitim kurumlarını; “çağdışı, irticacı, ihtiyaç fazlası” görüp sataşmak, en büyük AHLAKSIZLIKTIR!

Sık sık demokrasiden, özgürlüklerden ve milli iradeden bahsedip, reyine ve desteğine talip oldukları milletin inancını, hayat tarzını ve kutsallarını hor ve hakir görmek, en büyük SAHTEKÂRLIK ve SAYGISIZLIKTIR!

Samimiyetsiz, cesaretsiz, art niyetli ve şeytan fikirli olduklarından, gerçek yüzlerini ortaya koymaktan korkarak ATATÜRK gibi milli ve tarihi şahsiyetlerin arkasına sığınan ve Onu “Dinsiz, materyalist ve hatta komünist” gösterip kendilerine dayanak uydurma gayretleriyle çırpınan çapsız ve çoğu Sabataist ve Pakradun (Yahudi ve Ermeni Dönmezi) asıllı kimselerin bu sinsi ve sünepe tavırları, tarihimize, devletimize, milletimize ve geleceğimize yapılan en büyük HAKARET VE HAKSIZLIKTIR.

Mustafa Kemal; “Benim naçiz vücudum elbet toprak olacaktır” sözleriyle kulluğunu, her fani gibi sonu olduğunu, huzurunda Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’i küçümsemeye kalkışan ahmak ve alçak yalakaları nasıl tersleyip susturduğunu bilmezden gelip Onu “TANRI”laştırmaya ve “TABU”laştırmaya uğraşanlar, Türkiye’deki bir avuç AZINLIKTIR ve bu SÖMÜRÜ SALTANATININ SOYSUZ UŞAKLARIDIR!

Hiç kimse unutmasın ki;

Asil Türk Milleti Müslümandır ve Müslüman kalacaktır.

İnsanlık aleminin karşısında hürmet ve hayretle eğildiği Selçuklu ve Osmanlı gibi cihan devletlerini ve tarihin en büyük medeniyetlerini, bu Millet İslamiyet’le kurmayı başarmıştır.

İslami özünden uzaklaştırıldığı oranda maalesef emperyalizmle uzlaşan ve her yönden tutsaklaşan Müslüman Türk Milleti, yine İslam’la dirilip yeni destanlar yazacaktır. Atatürk’ün gizlenen vasiyeti de bu talihli gelişmelere işaret etmekte ve manevi uyarılar taşımaktadır.



İşte Atatürk’ün saf ve sağlam inancı:

“Efendiler: Mazharı nübüvvet ve risalet olan Fahrialem Efendimiz, bu kütle-i Arap içinde ve Mekke’de dünyaya gelmiş bir vücudu mübarekti.” (Nutuk c. 3 sh. 1240)

(Allah tarafından Peygamber kılınmakla onurlandırılan insanlık aleminin övünç kaynağı Hz. Muhammed Efendimiz Arap toplumu içinde ve Mekke’de dünyaya gelen mübarek ve müstesna bir şahsiyetti.)

“Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür; adatı ilahiye’nin tecelliyatına bakarak diyebiliriz ki: insanlar iki sınıfta, iki devirde mütalaa olunabilir. İlk devir, beşeriyetin sabavet şebabet devridir. İkinci devir, beşeriyetin rüşt ve kemal devridir.” (Nutuk c. 3 sh. 1241)

(Arkadaşlar, Allah birdir, büyüktür. Yeryüzündeki ve insanlık tarihindeki ilahi kanun ve prensiplerin seyrine bakarak diyebiliriz ki: insanlığın iki sınıf ve sürece ayrıldığı düşünülüp değerlendirilebilir:

• Birincisi insanlığın bebeklik ve gençlik dönemidir.

• İkincisi, insanlığın ergenlik ve olgunluğa erişgenlik dönemidir.

“Allah, Hz. Adem Aleyhisselamdan itibaren bilinen ve bilinmeyen pek çok sayıda nebiler ve resuller göndermiştir. (Hz. Muhammed Efendimize kadarki dönem beşeriyetin, sürekli bir ebeveyne muhtaç bebeklik ve çocukluk dönemine benzemektedir)

Ancak, Hz. Peygamberimiz vasıtasıyla (ve Kur’anı-ı Kerimin muhkem ayetleriyle) en son ve en mükemmel dini hakikatleri ve medeniyet prensiplerini verip öğrettikten sonra, artık insanlara yeni din ve peygamber gönderme ihtiyacı kalmamış demektir. Kıyamete kadar farklı dönemlerdeki ve farklı ülkelerdeki insanlar; Kur’an-ı Kerimin temel prensipleri ve Hz. Peygamber Efendimizin genel öğretileri doğrultusunda, çağının ve şartlarının ihtiyaçlarına uygun prensip ve projeleri, yöntem ve yönetim şekillerini, kendi akılları, anlayışları ve bilimsel arayışlarıyla bulabilecek bir olgunluk seviyesine ulaşmış kabul edilmiştir.
İşte bu sebepledir ki, Cenabı Peygamber Efendimiz, hatemülenbiya (en son nebi) ve Kitabı (Kur’an-ı Kerim), Kitabı Ekmel (en mükemmel kanun ve kurallar kaynağı)dır.” (Bak. Nutuk c.3 sh. 1241. Devlet Kitapları ME Basımevi İST. 1971)

Şimdi Mustafa Kemal’in Allah inancı, Peygamber itikadı, Kur’an’a bağlılığı ve İslam’a bakış açısı işte aynen böyle olduğu;

Atatürk’ün vasiyetinde geçtiği öğrenilen bazı bilgiler:

- İsrail’in kurulacağı
- ABD Başkanının genç yaşta suikasta uğrayacağı
- SSCB’nin dağılacağı
- Mehdi ve Hz. İsa’nın Türkiye’den çıkacağı
- İnsanlığın yeniden İslam’la huzura kavuşacağı

Kurtuluş Savaşı sırasında Pakistan, Afganistan ve Hindistan Müslümanlarının, toplayıp Rusya üzerinden Müslüman Türk Kardeşlerine gönderdikleri paralarla İş Bankası kurulup TCDD Yolları, Atatürk Orman Çiftlikleri gibi kurumlar oluşturulup toplanan gelirler Anadolu’daki öğrencilerin eğitiminde kullanılması hedeflenmiştir. Atatürk bu kurumlar için Türk milletini vasi tayin etmiştir.

Papa 16. Venedik’in Anıtkabir’e giderek Atatürk’ün huzurunda eğilmesi de büyük Türkiye için bir mesaj niteliğindedir.
Atatürk’ün özel kasalarda ve özenle saklanılan tarihi vasiyetinin açıklanacağı talihli günler yakın görülmektedir.

Vasiyette geçen dini öngörülerden bazıları:

• Hz. İsa’nın yeryüzüne gönderileceği ülke Türkiye, şehir İstanbul ve yer Ayasofya camisidir.
• Katoliklerin, Ortodoksların, Protestanların amacının Ayasofya’yı Kilise yapmak olduğunu anlayan Atatürk 1934 yıllarında imza kararıyla müze yapılmasını isteyip böylece koruma altına almış ve vasiyetinde cami olmasını istediğini belirtmiştir.
• Hz. Mehdi çıkarken şifre olarak şu kelimeleri söyleyecek.

• Bismillahirrahmanirrahim.

“Lailahe İllallah Muhemmedürresulüllah”

“Allah için biat ve cihat lazımdır. Hak gelince Batıl yıkılacaktır”

“Manevi bataryalar boşaldı doldurmak lazımdır”

“Türk Milletinin dini İslam, Kitabı Kur’an, Peygamberi Hz. Muhammed Aleyhisselamdır”
Sözlerinin geçmesinden dolayı, Atatürk’ün vasiyetinden malum ve mel’un kesimlerin ürktüğü söylenmektedir.

Kürt meselesi
Uzay sanayini ilgilendiren madenlerin Güneydoğu bölgesindeki yerleriyle beraber belirtmiştir. Atatürk Kürt halkı üzerinden bazı fesatlıkların körükleneceğini de söylemiştir.
Kürtler kardeştir demiş ve ayrımcılığı reddedip, herkesin temel insan hak ve hürriyetlerinin verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir.
Mustafa Kemal’im şüpheli ve şaibeli ölümü üzerine, Onun hıyanet merkezleri olduğu gerekçesiyle kapattığı Masonik Loca ve Sabataist Cunta, hiçte hesapta olmayan İsmet İnönü’yü Cumhurbaşkanı yaptığı, Onun da 1964’de CIA ajanlarına, vasiyette geçen büyük Türkiye idealini haber verdiği, ilgili bilgi ve belgeleri onlara sızdırıp BOP’u harekete geçirdikleri yönündeki iddialar da önemlidir.

İnançsızlık karanlığını aydınlık sanan bazı zavallılar, Allah’a, maneviyata ve Allah’ın bazı kullarını çok özel yeteneklerle donattığına iman etmediklerinden, Mustafa Kemal’in bazı hayret verici öngörülerini ve insanlığın huzur ve kurtuluş reçetelerini bile, fizikle ve metafizikle izaha çalışmaktadır.

Mustafa Kemal’in;

a) Hem yalnızlığından
b) Hem zaman darlığından
c) Hem çevresinde kaliteli ve iyi niyetli insan azlığından
d) Hem de, o dönemde dünyayı avucuna almış ve Türkiye’yi de maalesef kuşatmış bulunan Yahudi, sabataist ve masonların kıskacı altına alınmaktan dolayı, aslında gerekli ve önemli olan, bütün bu tarihi devrim ve değişimlerin:

1- Bazılarının zamanla ve özellikle Atatürk’ten sonra, katılaştırılıp hedefinden saptırılarak yozlaştırılması ihtimaline karşı yeterli tedbirler alınamamış.
2- Bir kısmı, geçici şartlar ve konjonktürel ihtiyaçlar için yapıldığı halde, bunların katı ve kalıcı kurallar halinde topluma dayatılmasını önleyecek teoriler ve alternatif projeler hazırlanamamış.
3- Masonik mihrakların, Yahudi ve sabataist takımının ve bazı azınlık ve azgın tabakanın, bu devrim ve değişimleri “Müslümanlıktan resmen kopma ve İslami olan her şeye düşman olma” mantığıyla yorumlayıp uygulamasına yol açacak boşlukların bırakılmış, olması da elbette bir talihsizliktir. Hatta onun:
“Batmakta olan bir gemide bulunsanız; herhalde “Yetiş Ey gazi” demezsiniz. Elbette “Medet ya Rabbi” diyeceksiniz. Bundan daha tabii ne olabilir?” (Bak: Sadi Borak)
Sözleriyle kendisinin fani ve naçiz bir varlık olduğunu söylemesine rağmen, bazıları Mustafa Kemal’i “Türkün Peygamberi”, Kemalizm’i ise “Türkün Dini” gösterecek kadar ileri gitmiş ve sütü bozukluğunu göstermiştir.

28 Kasım 1938’de yani Atatürk’ün ölümünden 18 gün sonra ikindi vakti saat 15:00’te Ankara 3. Sulh Hukuk TRK Mahkemesinde açılan bu vasiyetten iki tane zarf çıktığı bilinmektedir. Biri herkes tarafından bilinen 6 maddelik vasiyet; diğeri ise 50 yıl sonra açılsın diye Ankara/Ulus’taki Ziraat Bankası kasalarına anahtar uydurulur diye tedbiren kaynakla kapatılan vasiyetidir. Acaba, açıklanması kasıtlı olarak geciktirilen bu tarihi vasiyette de, Atatürk’ün Bazı devrimlere hangi maksat ve mazeretlerle ihtiyaç hissettiği Geçiş süreci tamamlandıktan ve Cumhuriyet oturduktan sonra hangi yeni dönüşüm ve düzenlemelere girişeceği

Ve asil milletimizin manevi temellere ve İslami değerlere neden ve nasıl sahip çıkması gerektiği mi belirtilmektedir?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.