BU DA SİNAN MEYDAN'IN YAZISI
NOT: BU YAZIYI VAHDETTİN HAN İLE ATATÜRK HAKKINDA İSNATLARDA BULUNAN İKİ FARKLI VE DÜŞMAN GÖRÜŞE YER VERMEK İÇİN YAYINLADIK.YORUM DA BUNDAN SONRA GELECEK.
Hainin Dibi: VAHDETTİN
1. Vahdettin Atatürk'ü "Kurtuluş
Savaşı'nı başlatması için değil de, tam tersine başlamış olan yerel direnişleri
sonlandırması, Mondros Ateşkes Antlaşması'na uygun olarak dağıtılmamış orduları
dağıtması, silahları toplaması için" Anadolu'ya göndermiştir. (Bunu
Vahdettin'den, 21 Nisan 1919 tarihli bir notayla İngilizler istemiştir,o da
İngilizlerin bu isteğini yerine getirmiştir.Nitekim Atatürk İngiliz vizesiyle
Anadolu'ya geçmiştir) Paris Barış Konfernası'nın devam ettiği günlerde diğer
Osmanlı yöneticileri gibi Vahdettin de Mondros Ateşkes Antlaşması'na uygun
davranmamız, özellikle İngiltere'yi kızdırmamamız gerektiğini düşünüyordu. Bu
nedenle İngilizlerin isteğine uygun olarak biran önce Karadeniz'deki Türklerin
Rumlara karşı direnişlerinin önlenmesi gerekiyordu. Vahdettin'in kurtuluştan
anladığı İNGİLİZLERİN MERHAMETİNE SIĞINMAKTIR. Bu nedenle Samsun'a hareket
etmeden önce Atatürk'e "Paşa Paşa devleti kurtarabilirsin!" derken
aslında"İNGİLİZLERİN DEDİKLERİNİ YAPARSAN, MONDROS'U EKSİKSİZ UYGULARSAN,
ONLARI MEMNUN EDERSEN devleti kurtarırsın!" demek istemiştir. Bunu, sonraki
gelişmeler doğrulamıştır. Ayrıca Vahdettin, daha sonra yazdığı
"Beyannamesinde", "Atatürk'ü Samsun'a ben göndermedim, hükümetin
kararına uydum." demiştir.
2. Vahdettin öyle bir İngilizcidir ki,
İzmir'i İngilizlerin işgal edeceklerini sanarak Nisan 1919'da bir Heyeti Nasiha
(Nasihat Heyeti) oluşturup Ege bölgesine göndermiş, bu heyetle halkı işgale
hazırlamış, dahası İzmir'de direnişi örgütleyen Nurettin Paşa'yı görevden alıp
İngilizci İzzet Paşa'yı İzmir'e atamıştır. Amacı İngilizler İzmir'e çıkınca
herhangi bir direniş gerçekleşmemesidir. Böylece İngilizlere yaranacağını
sanmıştır. Ancak İzmir'e Yunanlılar çıkmıştır bilindiği gibi. Dahası İzmir'in
Yunanlılarca işgal edileceğini bir gün önceden öğrenmesine karşın İngilizlerin
tepkisinden çekinerek işgale seyirci kalmış, hatta bir gün önceden İzmir'deki
asker sivil yetkililere gönderdiği emirle "İşgale karşı
direnilmemesini" istemiştir.
3. Rauf Orbay, Mütareke döneminde
Vahdettin'in huzuruna çıkıp "milletin düşmana karşı direnişten yana
olduğunu" söylemesi üzerine Vahdettin yarı kapalı gözlerini hafif
aralayarak şöyle demiştir: "BİR MİLLET VAR KOYUN SÜRÜSÜ, ONA BİR ÇOBAN
LAZIM O DA BENİM!"
4. Atatürk, Anadolu'ya geçip Vahdettin'in
kendisine verdiği görevin (9 Ordu Müfettişliği: Orduları dağıtma, silahları
toplama, asayişi sağlama) tam tersine Kurtuluş Savaşı'nı başlatır başlatmaz
Vahdettin Atatürk'ü İstanbul'a geri çağırmış, Atatürk gelmeyince onu görevden
almış (Bu yüzden Atatürk askerlikten istifa edip sine-i millete dönmüştür).
5. Vahdettin, Anadolu'daki asker, sivil
yöneticilere Atatürk'ün tutuklanması talimatını verenlere ses çıkarmamıştır.
6. Vahdettin Kurtuluş Savaşı sırasında
ülkenin bütün yönetimini fiili olarak İngilizlere bırakmıştır, İngilizlerin
işini kolaylaştırmıştır, İngilizlerle yaptığı gizli görüşmelerde Atatürk'e
hakaretler ederek Atatürk'ün ortadan kaldırılmasını istemiştir.
7. Vahdettin, Türkiye'nin yönetimini 15
yılığına İngilizlere bırakan bir anlaşma imzalatmıştır.
8. Vahdettin, Kurtuluş Savaşı yazışmalarını
çaldırıp İngilizlere teslim etmiştir.
9. Vahdettin, İngilizlerin isteği
doğrultusunda Atatürk'ü TBMM içinde yapılacak bir darbeyle devirmek için Kazım
Karabekir, Rauf Orbay gibi Atatürk'ün yakın silah arkadaşlarıyla temas kurup,
onları Atatürk'e karşı kışkırtmıştır. Bu kışkırtma kısmen sonuç vermiştir.
10. Vahdettin, Büyük Taarruz'dan bir hafta
önce bile İngilizlerle görüşerek Anadolu'daki milli harekete karşı, Atatürk'e
karşı İngilizlerin desteğini istemiş, İngilizleri milliyetçilere saldırtmaya
çalışmıştır.
11. Vahdettin, İngiliz kuklası hain Damat
Ferit'i beş defa sadrazam yapmıştır.
12. Vahdettin, Saltanat Şurası kurup,
Türkiye'yi parçalayan SEVR ANTLAŞMASI'nı imzalatmayı kabul etmiş, (Bu şurada
vahdettin dahil bütün Osmanlı yöneticileri Sevr'e "evet" demiş, bir
tek Topçu Feriki Ali Rıza Paşa "hayır" demiştir.) kurduğu bir heyete,
Anadolu'da Türklere sadece iç Anadolu'da birkaç ilde yaşama hakkı tanıyan
Anadolu'yu Kürdistan, Ermenistan, İyonya bölgesi diye parçalara bölen,
kapitülasyonları ağırlaştıran İDAM FERMANI Sevr Antlaşması'nı imzalatmıştır
13. Vahdettin, Anadolu'da Haçlı
emperyalizmine karşı mücadele eden Kuvayı Milliye'ye karşı Haçlı emperyalizmine
destek olmak için paralı KUVAYI İNZİBATİYE (HALİFELİK ORDUSU)'nu kurup
Anadolu'ya göndermiştir.
14. Vahdettin, hain Damat Ferit Hükümeti
ile birlikte Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını "dinsiz-zındık" ilan
eden fetvanın yayınlanmasına ses çıkarmamıştır.
15. Vahdettin, Atatürk'ün idam fermanını
ımzalamıştır.
16. Vahdettin, Atatürk'ün
rütbelerini-nişanlarını söktürmüştür.
17. Vahdettin, Damat Ferit'le birlikte Anadolu halkını
kışkırtıp Anadolu'da "İÇ SAVAŞ" başlatmıştır.(isyanlar vs.),
Anzavur'u paşa yapıp milliyetçilere saldırtmıştır.
18. Vahdettin, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra
"Hicret ediyorum" diyerek HALİFELİK sıfatıya İngilizlere sığınarak
kaçmıştır. Böylece Vahdettin İngilizlerin Halifeliği kullanmalarına olanak
yaratmıştır.İngilizler Vahdettin'i kendi kontrolleri altında "kukla"
bir halife haline getirip, sömürgeleri Hindistan'daki Müslümanların isyanını
önlemeyi düşünmüşlerdir. Ancak Atatürk, kaçak Halife Vahdettin'in
"halifelik" yetkilerini alıp Abdülmecit Efendi'ye verince
sıradanlaşan Vahdettin'in artık İngilizler için hiçbir anlamı kalmamıştır. İngilizler
Vahdetin'i yine de bazı İslam ülkelerinde gezdirip Müslümanların Vahdettin
hakkındaki görüşlerini öğrenmek istemişler, ancak Müslümanların Vahdettin'i hiç
önemsemedikleri, hatta tanımadıkları, tanıyanların da "nefret
ettiğini" görmüşlerdir. Bunun üzerine artık Vahdettin'i
kullanamayacaklarını anlayan İngilizler amiyane tabirle Vahdettin'e tekmeyi
yapıştırmışlardır. Böylece Vahdettin'in sefalet yılları başlamıştır. İlahi
dalet mi desek!
19. Vahdettin'in kaçarken hazineyi
soymamasının nedenleri ise şunlardır: Birincisi zaten yurtdışında kendisine
fazlasıyla yetecek kadar birikmiş parası ve maaşları vardır. İkincisi, İstanbul
1922 Ekim'inin başında Ankara Hükümeti temsilcisi Refet Paşa tarafından
İngilizlerden teslim alınmış, İstanbul kurtarılmış ve Ankara Hükümeti'nin
kontrolüne geçmiştir. Topkapı Sarayı'nın, Yıldız Sarayı'nın, Dolmabahçe
Sarayı'nın önünde ve hazine de artık Atatürk'ün askerleri nöbet tutmaktadır.
Yani Vahdettin istese de hazineyi, sarayı soyacak durumda değildir. Üçüncüsü de
Vahdettin, İngilizlere sığınırken yaptığı pazarlık gereği, "Ben size
HALİFELİK sıtafımla sığınacağım, sizin kotrolünüzde bir halife olacağım"
diye sığınmıştır. Bunun karşılığında İngilizlerin kendisini krallar gibi
yaşatacağını, paraya pula ihtiyacı olmayacağını düşünmüştür. Ayrıca 1924'te ABD
Başkanı'na yazdığı mektuptan anladığımıza göre Vahdettin "geçici olarak
ülkeyi terk ettiğini" düşünmüş, bir gün İngilizlerin ve ABD'nin desteğiyle
Atatürk'ü aşağı indirip yeniden Türkiye'de Halife olacağı hayaline kapılmıştır.
Bu nedenle bir gün geri döneceğine göre malı mülkü yanında götürmeyi
düşünmemiştir. Ayrıca hazineyi soymaması veya soyamaması "hırsız"
olmadığını gösterir, biz de zaten Vahdettin'e "hırsızdır" demiyoruz,
"haindir" diyoruz. Her hainin aynı zamanda "hırsız" olacağı
şeklinde bir kural da yoktur! Vahdettin'in yurt dışında sefalet içinde
ölmesinin nedeni de "parasızlık" değil, lüks yaşama orada da devam
etmek istemesi ve özellikle bazı akrabalarının (Örneğin meşhur Zeki) ölçüsüz
harcamalarıdır. Hazıra dağ dayanmaz, gün gelmiş beş parasız kalmıştır!
20. Vahdettin Türkiye dışında
"firari" olduğu zamanlarda sürekli Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk
düşmanlarıyla temas kurarak Atatürk'e ve Türkiye'ye yönelik haince planlar
içinde olmuştur.
21. Vahdettin 1924'te ABD Başkanı'na yazdığı
mektupta Atatürk'e ve Atatürk'ün peşine takılan Türk milletine ağır hakaretler
etmiştir, ABD Başkanı'ndan, Türkiye'de yeniden tahta geçmesi için kendisine
yardım etmesini istemiştir. Halifeliğin kaldırılmasının emperyalist ülkeler
için hiç de iyi olmayacağını belirterek kendisinin yeniden halife olmasına
yardım edilmesini istemiştir. Yani hainliğine yurt dışında da devam etmiştir.
Özetle VAHDETTİN HAİNİN DİBİDİR.
Vahdettin'in bu ihanetleri nedeniyle TBMM
daha 1920 yılında yaptığı bir gizli oturumda Vahdettin'e "HAİN"
damgasını yapıştırmıştır. Vahdettin'e çok sonraları Kemalistler
"hain" dememiş, daha 1920'de TBMM "HAİN" demiştir. Zabıt
Cerdeleri incelenecek olursa bu gerçek görülecektir. Atatürk de 1920'de TBMM'de
gizli oturumlarındaki konuşmalarında "HAİN VAHDETTİN" ifadesini
kullanmış, 1927'de kaleme aldığı NUTUK'ta ise Vahdettin'e hem "HAİN"
hem de "SOYSUZLAŞMIŞ YARATIK" demiştir.
Vahdettin'e hiç kimse "hain"
demese bile tarih "hain" demiştir. Hainden kahraman olmaz, olsa olsa
"çakma kahraman" olur.
ABD'nin BOP'una uygun olarak tarihi yeniden
yazanların hainleri kahraman, kahramanları hain yapmasına şaşırmamak gerekir.
AKP bu duruma çanak tutmaktadır. Nitekim AKP döneminde İskilipli Atıf gibi,
Şeyh Sait gibi, Seyit Rıza gibi başka hainler de "kahraman" ilan edilmiştir. Anlayacağınız AKP sayesinde
çok sayıda "çakma kahramanımız" oldu!
MERAKLISINA NOT: Biraz daha ayrıntı için
işte VAHDETTİN'İN İHANET DOSYASI (Buraya tıklayınız) Ayrıca bu yazıdaki bütün
iddiaların kaynaklarına/belgelerine benim CUMHURİYET TARİHİ YALANLARI, 1. CİLT
adlı kitabımdan ulaşabilirsiniz.
Sinan MEYDAN- 20 Mayıs 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.