MESUT AKGÜL YAZDI
(İLK DEFA ALINTI BİR YAZI YAYINLIYORUZ)
EL AZİZ GAZETESİ YAZARI MESUT AKGÜL
AKP/İsrail İttifakı Savaş İstiyor Ama TSK
Suriye’ye Girerse Soluğu Tel-Aviv’de Alır!
Başbakan Erdoğan’ın söyleminde, icraatında, duruşunda geçmişiyle kıyaslandığında büyük çelişkilerin, zikzakların, tutarsızlıkların olduğu konusunda hiç kimsenin şüphesi yok.
Ancak Başbakan Erdoğan’ın yaşadığı bu zihinsel mutasyonla ilgili kamuoyunda oluşan şüpheleri giderici, kafalardaki soru işaretlerini aydınlatıcı bir yaklaşım tarzına, bakış açısına, doğru-dürüst yapılan herhangi bir analize rastlamak mümkün değil.
Bunun iki nedeni var.
Bazı çevreler bağlı bulundukları güç odakları tarafından ellerine tutuşturulan metinleri okuyup ezberleyerek olaylara o çerçeveden bakmakla zorunlu olduklarından dolayı gerçeklerle, hakikatlerle herhangi bir bağ veya ilişki kurmaları söz konusu olamaz.
Olup bitenlerin farkında olan nitelikli azınlığın ise hakikatleri kamuoyu ile paylaşıp paylaşmama gibi bir dertleri yok.
Bu kesimlerin öncelikleri daima menfaatleri, çıkarları olduğundan yaptıkları tek şey bin bir dereden su getirip dezenformasyonlarla, illüzyonlarla toplumu tasarlamak için algı operasyonları düzenlemek.
İşin doğrusunu biz söyleyelim.
Başbakan Erdoğan milli derin devletin himayesinde iken söylemlerinde, eylemlerinde, tavırlarında, icraatlarında her daim doğruydu, haklıydı, sempatikti, sevecendi, tutarlıydı, başarılıydı, kazanandı!
Ne zaman Cumhurbaşkanı olma hırsıyla milli yapılanmayla ters düşüp tekrar İsrail’le işbirliğine yeltendi ise ondan sonra başladı zikzaklar, “U” dönüşleri, tutarsızlıklar, yalpalamalar, başarısızlıklar, kıvırmalar…
Başbakan Erdoğan’da eksen kaymasının söz konusu olduğuna, İsrail ve uzantılarıyla ittifak arayışlarına yeltendiğine dair ısrarla dillendirdiğimiz fikirleri somutlaştıran gelişmeler medyada manşetleri süslemeye başladı.
Bu konudaki ilk işaret fişeğini Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yaktı.
Davutoğlu, Mavi Marmara saldırısının ardından İsrail ile ilişkilerin normalleşmeye en yakın olduğu dönemin yaşandığını söyledi.
AKP/İsrail dostluğuna dair en ilginç açıklamalar Başbakan Yardımcısı Arınç’tan geldi.
Arınç, şöyle diyordu:
“İsrail ile sürdürülen tazminat görüşmelerinde son aşamaya gelindi.
Seçimlerin ardından ilk işimiz tazminat konusunda sözleşmeyi imzaladıktan sonra İsrail ile ilişkilerde diplomatik düzeyde eski noktaya gelebilmek.
Karşılıklı olarak büyükelçi atamalarını başlatabiliriz! “
AKP/İsrail eksenindeki en sürpriz adımı Taraf gazetesi ifşa etti!
İsrail gizli servisi MOSSAD'ın eski Başkan Yardımcısı ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun şu anki enerji ve güvenlikten sorumlu temsilcisi David Maidan, gizlice Ankara'ya geldi.
Eski üst düzey MOSSAD yetkilisi MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve bazı hükümet yetkilileriyle ikili görüşmeler sonrası aynı gün Türkiye'den ayrıldı.
İkili temaslarda Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e yapmayı planladığı ziyaretinin de ele alındığı bu ziyaretin nisan ayı içerisinde yapılması üzerinde durulduğu medyaya yansıdı.
Türkiye’nin uzattığı barış eline İsrail’den de güçlü destek geldi!
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bir basın toplantısında AA muhabirinin sorusu üzerine, Türkiye ile ilişkilerine yönelik, "Türk halkına mesajım, Türkiye ile eskiden olduğu gibi ilişkilerimizin iyi olmasını istiyoruz" diyordu.
AA muhabirinin, "Yakın zamanda bir uzlaşı olacak mı ?" şeklindeki sorusuna ise Netenyahu, "Umuyorum, olacak" cevabını vermişti!
Türkiye/ İsrail ilişkilerinin normalleşmesi adına İsrail işçi sendikalarından önemli bir açıklama yapıldı.
İsrail turizminde önemli bir pay sahibi olan İsrailli işçileri temsil eden sendikaların 4 yıldır sürdürdükleri boykot kaldırma kararının ardından 250 binin üzerindeki İsrail işçisi ve ailelerinin Türkiye'ye bu yaz tatil için gelebileceği belirtildi.
Ayrıca İsrail üzerinden Gazze'ye girecek malların girişini ve koordinesini yürüten COGAT merkezinden yapılan açıklamada “Gazze'de yapılan Türk hastanesinin yapımına yardımcı olmak ve desteklemek amacıyla inşaat malzemeleri, elektrik ekipmanları, telekomünikasyon ve sıhhi tesisat malzemelerinin girişine onay verildiği" ilan edildi.
Kamuoyunun gözleri önünde yaşanan bu gelişmelere rağmen Cemaate yönelik sürekli İsrail işbirlikçisi suçlamasında bulunan, Başbakan Erdoğan’ı yıllardır Davos fatihi diye yere göğe sığdıramayan sözüm ona İslamcı yandaşlar ise tekrar alevlenen AKP/ İsrail aşkıyla ilgili üç maymunları oynadılar!
Başbakan Erdoğan ile İsrail’in mercimeği çoktan fırına vermiş olmalarına radikal dinci Akit gazetesi ile köşe yazarlarından tek bir inilti dahi çıkmamış olması İslamcıların içine düştükleri riyakârlık, dalkavukluk, ikiyüzlülük, samimiyetsizlik bataklığında ne hale geldiklerinin bir göstergesiydi.
Filizlenmeye başlayan Erdoğan/İsrail aşkında iki tarafın birbirlerinden beklentileri oldukça farklı!
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları ile yayınlanan tapeler sonrası sıkıntılı günler yaşayan Başbakan Erdoğan’ın tek beklentisi, İsrail’in desteğiyle milli derin devletin önüne koyduğu barikatları aştıktan sonra Çankaya Köşküne çıkmak.
İsrail’in beklentisi ise eskiden olduğu gibi Türkiye’yi yeniden kendisiyle metres hayatı yaşayan sömürge tipi bir üçüncü dünya ülkesi konumuna getirmektir.
Bunun için izlenecek iki yol var.
Birincisi % 50 halk desteğine sahip, karizmatik bir liderin yönetimindeki AKP iktidarının toplumsal gücünü ve hükümet imkânlarını kullanarak milli derin devlete karşı birlikte taarruza geçip kaybedilen kaleleri yeniden geri almak.
Çankaya, TSK, YÖK, Üniversiteler, Merkez Bankası, sermaye, medya, siyaset, yargı, bürokrasi, emniyet vs.
İkincisi ise Türkiye’yi komşu bir ülke ile savaşa soktuktan sonra tıpkı 1. Dünya Savaşındaki gibi yedi düveli başına toplayıp Osmanlı İmparatorluğu nasıl tarumar edildiyse aynı şekilde ülkemizi de Büyük İsrail Krallığı için bölüp parçalamak.
Peki, İsrail, Erdoğan ve AKP iktidarı eliyle bu hayallerine kavuşabilir mi?
Elbette mümkün değil.
Çünkü milli derin devlet deyim yerindeyse limon gibi sıkılmış bir Erdoğan’ı İsrail’e terk etti!
“Ne limon gibi sıkılması, AKP yerel seçimlerde %45 oy aldı” dediğinizi duyar gibiyim.
Limon gibi sıkılmıştan kastettiğimle seçimlerde AKP’nin başarısı arasında hiçbir ilişki olmadığını anlamak için fazla uzun bir zamana ihtiyaç yok!
Ne demiş atalarımız?
“Dereye su gelene kadar, kurbağanın gözü patlar!”
Muzun işe yarayan kısmını tümüyle yutan milli devlet sadece kabuğunu İsrail’e ikram etti!
İşte bu yüzden MİT Müsteşarı Hakan Fidan kanalıyla sağlanan Erdoğan/İsrail birlikteliğinden çıkarılmak istenen bir Türkiye/Suriye savaş kumpasını yüzlerine, gözlerine bulaştırıp rezil rüsva oldular.
Milli derin devlet ise bu kumpastan çok büyük kazanımlar devşirdi!
Hazır Erdoğan avucunun içindeyken Türkiye’yi Suriye’ye saldırtmak isteyen İsrail, bunun şartlarını da kendince ayarlamış ve haince planı devreye sokmuştu.
Önce Irak Şam İslam Devleti Örgütü, Şanlıurfa'nın Birecik sınırları yakınlarında bulunan Süleymanşah Türbesinin 3 gün içinde boşaltılıp Türk bayrağının indirilmemesi halinde türbeyi yerle bir edecekleri tehdidinde bulundu.
Bu tehditten kısa bir süre sonra Niğde'nin Ulukışla ilçesinde 2 güvenlik görevlisinin şehit olduğu saldırıyı gerçekleştiren 3 IŞİD üyesinin yakalandı.
Gerçekleştirilen kışkırtmaların arkasında kamuoyuna en büyük tehdit ve düşman olarak IŞİD’i gösterme gayretleri yatmaktaydı.
İsrail, ne zaman Türkiye’yi ekonomik, siyasi, askeri, toplumsal anlamda kendisine bağımlı, mahkûm ve mecbur bırakmak istemişse yönettiği korkunç medya gücüyle mutlaka sanal bir düşman ve tehdit algısı yaratmıştır.
Ülkemizdeki sağ/sol terörünü, Alevi/Sünni; Türk/Kürt çatışmasını körükleyen, ASALA ve PKK’yı başımıza bela eden ya da irtica, bölücülük, laiklik, Atatürkçülük gibi kavramların arkasına saklanarak toplumu kamplaştıran gerçek irade İsrail’dir.
İsrail’in 40 yıldır hayalini kurduğu ancak bir türlü hayata geçiremediği komşu bir ülke ile Türkiye’yi savaşa sokma planlarında şimdiye kadar sürekli olarak savunmada kalan milli derin devlet son Türkiye/ Suriye krizinde kendisinden beklenmedik tüm dünyada şaşkınlıkla karşılanan sürpriz hamleler yaptı.
Eğer Türkiye bir komşu ülke ile savaşmak istemiyorsa- ki bu intihar demektir- İsrail’in komplolarına karşı tedbir olarak sürekli savunma refleksiyle hareket ediyor olmaktan hiçbir yarar elde edemez.
Çünkü boşa çıkarılmış bir provokasyona karşı İsrail her zaman yeni bir provokasyonla cevap verme alışkanlığından asla vazgeçmeyecektir.
Böyle küresel provokasyonlarla bir daha karşılaşmak, yol açtığı siyasi, ekonomik, toplumsal sorunlarla uğraşmak istemeyen Türkiye’nin önünde tek bir seçenek var.
İsrail’i bu emelinden vazgeçirmek!
Bununda tek bir yolu var.
O da İsrail’le savaşmayı göze almaktır.
İşte milli derin devlet bu sefer öyle yaptı.
Savunmada kalmak yerine adeta taarruza geçti!
Savaş tamtamları çalan İsrail’in restine restle karşılık verdi!
Milli devletin, Suriye ile savaşmak hususunda oldukça iştahlı, istekli ve arzu dolu bir yaklaşım sergilemesi başta İsrail olmak üzere bütün dünyada şok etkisi yarattı.
Devletin tüm üst düzey yöneticileri Süleymanşah Türbesine yapılacak bir saldırıyı Türkiye’ye yapılmış kabul edeceklerini ve hiç düşünmeden askeri operasyon düzenleyeceklerini uluslararası topluma ilan ettiler.
Bununla yetinmeyen Türkiye, beklenmedik oldukça da riskli bir hamle daha yaptı ve sınır ihlali gerekçesiyle Suriye savaş uçağını düşürdü.
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan bilgilere göre Suriye, son 4 ayda uçak ve helikopterlerle 42 kez sınırlarımızı taciz etmişti. Öte yandan 4 ayda Suriye füze sistemleri 33 kez Türk hava sahasında uçan uçaklarımıza kilitlenmişti.
Toplamda 4 ayda 75 kez taciz edilmiştik.
75 kez yapılan tacizlere soğukkanlılıkla yaklaşan ve asla cevap verme ihtiyacı hissetmeyen TSK, AKP-İsrail işbirliğinin Türkiye/Suriye savaşı çıkarma hesaplarını yaptığı bir dönemde Suriye savaş uçağını düşürdü!
Türkiye’nin Suriye’ye bir askeri operasyon düzenlenmesiyle ilgili oldukça iştahlı, arzulu, kararlı bir irade ortaya koyması İsrail başta olmak üzere Siyonist mihraklarda telaş, korku ve gerginliğe neden oldu.
İsrail’in kafasını karıştıran, korkuya, endişeye iten neden ise 40 yıldır buna benzer provokasyonlara karşı daima savunma refleksiyle karşılık veren Türkiye’nin şimdi savaşa girmek konusunda neden bu kadar istekli olduğu sorusuydu?
Türkiye’nin dünyaya vermek istediği mesaj oldukça açıktı.
“Eğer ben Suriye’ye bir askeri müdahale yapmak zorunda kalırsam bilinsin ki, Şam’la yetinmem, soluğu Tel Aviv’de alırım!”
Bu mesajı çok iyi okuyan İsrail, enerji ve güvenlikten sorumlu temsilcisi David Maidan’ı acilen ülkemize gönderdi.
MOSSAD’ın eski Başkan Yardımcısı Maidan’ın ikili görüşmelerde Suriye’ye yönelik olası askeri operasyon konusunda Ankara’ya kimyasal silah uyarısında bulunduğu söyleniyordu!
Milli devletin “Hedefimizde Tel Aviv var” tehdidini çok iyi anlayan İsrail, AKP iktidarına “Suriye’ye girerseniz kimyasal silah saldırısına uğrarsınız” uyarısında bulunarak önceden teşvik ettiği savaştan Türkiye’yi vazgeçirmeye çalışıyordu!
İsrail/AKP koalisyonunun ülkeyi Suriye bataklığına çekme kumpasını boşa çıkaran milli devlet her zaman olduğu gibi Dünya Siyonizm’ini kazdıkları kuyuya düşürmeyi başardı.
Suriye eksenli ülkemizde yaşanan sürpriz gelişmelerin kamuoyunda yol açtığı siyasi, kültürel, diplomatik tartışmalar sayesinde bundan böyle dış ya da iç yapılacak hiçbir provokasyon istismar edilerek bir Türkiye/Suriye savaşını çıkarma ihtimali artık kalmamıştır.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarının Fethullah Gülen’i de aşan “bir üst akıl" tarafından planlandığını itiraf etmişti!
Milli derin devletin üstün siyasi aklı, gücü, kuvveti, kudreti, kuşatıcılığı karşısında titrememek, şapka çıkarmamak, hayranlık duymamak için siyaseten kör, sağır ve dilsiz olmak gerek.
Bu öyle bir kozmik güç ve tasarruf ki, milli devletin gücünün yettiği yere Dünya Siyonizm’inin hayali bile erişemez!
Sayı: 804
DEĞERLİ ARKADAŞIMIZ MESUT AKGÜL'E TEŞEKKÜR EDERİZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.