ABDULBARİ ATVAN, ÇOK DEĞERLİ BİR ARAP ARAŞTIRMACI VE YAZARDIR.
BİZ GENELDE BÜTÜN YAZILARINI OKUMAYA ÇALIŞIYORUZ.HERKESE DE TAVSİYE EDİYORUZ.İŞTE SON YAZISI:
Rey el-Youm gazetesi Baş Yazarı Abdulbari Atvan, Suriye’deki
silahlı gruplara milyarlarca dolarlık yardım yaptıkları halde tek bir mülteci
bile kabul etmeyen Arap ülkelerini eleştirdi.
Abdulbari Atvan, Rey
el-Youm gazetesinde bugün yayımlanan yazısında Suriye’deki savaş için
milyarlarca dolar harcayan Arap ülkeleri ile savaşı tahrik eden Yusuf
el-Karadavi, Selman Avde, Muhammed Arifi ve Adnan Arur gibi müftülerin
mülteciler konusundaki duyarsızlıklarını sert ifadelerle eleştirdi.
Rey’ul Yevm Editörü Abdulbari Atvan’ın Suriyeli mültecilerin
sorunları karşısında Arap ülkelerinin tutumunu sorguladığı yazısı;
– Suriye krizinin asıl sorumluları olan Yusuf el-Karadavi,
Muhammed el-Arifi ve Adnan al-Aroor gibi isimler neden Suriyeli mültecilerin
yaşadığı insanlık dramı karşısında sessizliğe büründüler? Neden Körfez
Ülkeleri’nden Müslüman kadınların onur ve haysiyetini korumalarını, mültecilere
İslami kimlik ve haysiyet verilmesini istemiyorlar? Avrupa ülkelerinden önce bu
iş, biz Arapların sorumluluğunda değil mi?
– İşin ilginç yanı medya imparatorlukları aracılığıyla
dünyaya Suriye’yi ve Suriyelileri diktatörün pençesinden kurtarmak için Suriye
halkına destek oldukları hikâyelerini anlatan, Suriyeli isyancıları
silahlandırmak için milyarlarca dolar harcayan Arap ülkeleri (özelikle körfez
ülkeleri), bugüne kadar bir tane bile Suriyeli mülteciye kucak açmadı. Sınır
kapılarını Suriyeli mültecilerin yüzüne kapadı. Hiçbir şey olmamış gibi
yüzlerini başka yöne çevirdi.
– Fakirlik ve borç batağında yüzen, kendi halkı için yeterli
içme suyu bile olmayan Ürdün, Lübnan ve Mısır gibi ülkeler, yüz binlerce bazen
milyonlarca Suriyeli mülteciye kucak açarken Suriyelilerin yaşadığı sorun ve
sıkıntılarla yüzleşmek istemeyen milyarlarca dolar sermayeye sahip bazı Arap
ülkeleri İslam’ı, Arap ırkını ve mertliği unutmuş gibi gözüküyor.
– Petrol zengini ülkeler, Suriyeli mültecileri yok sayarken
Avrupa ülkeleri yüz binlerce Suriyeliye ev sahipliği yapıyor. Okulların ve
üniversitelerin kapılarını mültecilere açıyor. Anayasal haklardan
faydalanmaları için onlara daimi oturma ve çalışma izni hatta kimlik veriyor!
– Angela Merkel bile yıllık 350 bini Suriyeli olan 500.000
mülteci kabul ediyor. Tek bir mültecinin bile geri çevrilmesinin insani
değerlere ve adalete aykırı olduğuna inanıyor. Almanya İçişleri Bakanı Thomas
De Maiziere, mülteciler hakkındaki mevcut bürokrasinin azaltılması ve acilen
mültecilere yardım edilmesi çağrısında bulunuyor.
– Müslüman âlimlerden
birisi Merkel’in Hıristiyan partinin başkanı olduğunu ve mültecilerin Hıristiyan
olmasından korktuğunu söylemişti. Bu âlime teşekkür ederek şunu sormak
istiyoruz;
„Neden yaşadığın İslam ülkesi, İslam’ın ve Müslüman
kimliğinin korunması için girişimde bulunmuyor? Neden kapılarınızı mültecilere
açmıyorsunuz? Almanya, Fransa ve Avusturya’dan önce Arap ve Müslüman ülkeler
mültecileri barındırmakla mükellef değil mi?
– Herkes mülteci
krizinin başladığı ilk günlerde Ürdün’deki Zatari mülteci kampını ziyaret etti.
Cepleri para dolu yaşlı kurtların yanlarına insan simsarlarını alarak yaşı
küçük kızları satın almak için kampın etrafında voltalar attığının anlatıldığı
üzücü olaylara şahit oldu. Bu yaşlı kurtlar bir yandan yaşı küçük Suriyeli
kızları esir gibi satın alırken diğer taraftan da kızların ülkesinde (Suriye)
cinayetler işledi ve Suriye’de yanan ateşe benzin döktü.
– Bu insanların amacı iddia ettikleri gibi Suriye halkını
korumak değildi. Tek amaçları kendilerini ‚Yabancıların egemenlik planları
karşısında sessiz kalan ve İslam dünyasını bölmek amaçlı komplolara ortak olan
korkaklar‘ olarak isimlendiren Suriye Devlet Başkanı’ndan intikam almaktı.
– Suriyeli çocuk ve
annelerin denizdeki cansız bedenini, frigorifik kamyonlarda can veren insanları
ve Avrupa sınır kapılarından geçmek için bir fırsat kollayan kadınları
gördükten sonra Yusuf el-Karadavi, Muhammed el-Arifi, Adnan al-Aroor ve Şeyh
Abdurrahman Sudeys gibi isimlerin geçmişte Suriye halkını korumak bahanesiyle
Suriye’de cihat fetvası verdikleri gibi ülkelerinin mültecilere kapılarını
açması yönünde fetva vermesini bekliyorduk! Ancak bu sefer ölüden bile ses
çıkarken bu şeyhlerden tek kelime söz duymadık.
– Neden Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve
Kuveyt, mültecilerin yardımına koşmuyor? Yoksa bu mülteciler Müslüman değil mi?
Sünni değil mi?
– Müslüman olmayan Almanlar ırkçılık karşıtı protesto
yaparak devletlerinden Suriyeli mültecilere yardım etmesini istiyor.
Futbolcular açtıkları yazılı pankartlarla kendi ülkelerinden aynı talepte
bulunuyor. Neden bizim şeyhlerimiz merhametsiz Arap krallarına karşı aynı şeyi
hatta dörtte birini bile yapmıyor?
– Müslüman olmayan batı, mülteci Müslümanlara eğitim ve
öğretim hakkı tanıyor. Arap ülkeleri özellikle de zengin körfez ülkeleri kendi
topraklarında yaşayan mültecilere hastanelerde tedavi olma ve okullarda eğitim
görme imkanı tanımazken Suriyeli mültecilere mi yardım edecek?!
– Keşke tek sorun Arap ülkelerinin Suriyeli mültecilere
kapılarını açmamak olsaydı. En büyük sorun, bu ülkelerin Suriye’nin iç işlerine
karışıyor olması. Suriye’deki katliamlar daha da artsın diye isyancılara silah
göndermeleri, fitne çıkarma peşinde olmaları. Kimse bu ülkelere ‚Eğer
mültecilere yardım elinizi uzatmıyorsanız lütfen hiç değilse şer gölgenizi bu
insanların üzerinden çekin‘ demiyor. Çünkü Suriye’de yaşayan Suriyelilere
yardım iddiasından bulunan birisi, Suriye toprakları dışındaki Suriyelileri
kendi haline bırakamaz. Eğer yanlış düşünüyorsam biri bana doğruyu anlatsın!
– Suudi Arabistan’ın Yemen saldırıları ayları geride
bıraktı. Öngörümüz Yemen’de yaşanan krizin de Suriye krizi gibi beşinci,
altıncı ve onuncu yılını göreceğiz. Suudilerin vahşi Yemen kuşatması, Suriye kuşatmasından
daha kapsamlı. En azından Suriyeliler Lübnan, Ürdün, Irak ve Avrupa ülkelerine
kaçabilir ama Yemenli mülteciler nereye kaçacak. Diyelim ki Yemenliler Suudi
kuşatmasını delerek Arabistan’a akın etti. Yemenlileri nasıl bir gelecek
bekleyecek? Arabistan tıpkı Lübnan, Ürdün ve Avrupa gibi bu insanlara sıcak
kucaklarını açacak mı? Hayır, tahkir, aşağılama ve dışlama aynen devam edecek.
– 1991 Kuveyt savaşından sonra bazı Iraklılar hata yaparak
Arabistan’a sığındı. Bu insanlardan bazıları asker ya da asker yakınıydı. Ne
oldu onlara? Refah Kampı’nda, çölün ortasında sıkı güvenlik önlemlerinin
altında yaşadılar. Beş yıl sonra kampı terk etmelerine izin verildi. Sonrasında
Suudi yöneticiler BM’ye bağlı kuruluşlara yüzlerce milyon dolar para vererek bu
insanların İsviçre, Norveç ve Kanada gibi ülkelere gönderilmesini istedi.
Hiçbirisine Suudi Arabistan’da yaşama hakkı vermediler.
– Biz Araplar ırkçılığın en kötü olgusuyuz. Suriyeli
mültecileri kabul eden hiçbir Avrupa ülkesi Şia mısın, Sünni misin, İsmaili
misin, Alevi misin, Müslüman ya da Hıristiyan mısın diye sormadı!
– Avrupa yollarına düşen mültecilerin büyük çoğunluğu
Ehlisünnet. Peki, Ehlisünnet için gözyaşı döken âlimler nerede şimdi? Eğer
Suriye rejimi bu insanlara zulüm ettiyse, yaşanan buhran ve krizin sorumlusu
rejimse neden bu alimler mültecilere yardım için bir şeyler yapmıyorlar?
Suriyeli muhalifler neredeler? Neden mültecilere yardım elini uzatmıyorlar?
– Tüm bu çifte standart ve nifaktan sonra hala neden
Müslüman gençler aşırıcılık akımına kapılıp IŞİD ve El-Kaide gibi örgütlere
katılıp kendilerini bombalarla patlatıyor diye soracak mısınız?