4 Eylül 2015 Cuma

ABDULBARİ ATVAN AĞIR KONUŞTU

ABDULBARİ ATVAN, ÇOK DEĞERLİ BİR ARAP ARAŞTIRMACI VE YAZARDIR.
BİZ GENELDE BÜTÜN YAZILARINI OKUMAYA ÇALIŞIYORUZ.HERKESE DE TAVSİYE EDİYORUZ.İŞTE SON YAZISI:




Rey el-Youm gazetesi Baş Yazarı Abdulbari Atvan, Suriye’deki silahlı gruplara milyarlarca dolarlık yardım yaptıkları halde tek bir mülteci bile kabul etmeyen Arap ülkelerini eleştirdi.
 Abdulbari Atvan, Rey el-Youm gazetesinde bugün yayımlanan yazısında Suriye’deki savaş için milyarlarca dolar harcayan Arap ülkeleri ile savaşı tahrik eden Yusuf el-Karadavi, Selman Avde, Muhammed Arifi ve Adnan Arur gibi müftülerin mülteciler konusundaki duyarsızlıklarını sert ifadelerle eleştirdi.

Rey’ul Yevm Editörü Abdulbari Atvan’ın Suriyeli mültecilerin sorunları karşısında Arap ülkelerinin tutumunu sorguladığı yazısı;

– Suriye krizinin asıl sorumluları olan Yusuf el-Karadavi, Muhammed el-Arifi ve Adnan al-Aroor gibi isimler neden Suriyeli mültecilerin yaşadığı insanlık dramı karşısında sessizliğe büründüler? Neden Körfez Ülkeleri’nden Müslüman kadınların onur ve haysiyetini korumalarını, mültecilere İslami kimlik ve haysiyet verilmesini istemiyorlar? Avrupa ülkelerinden önce bu iş, biz Arapların sorumluluğunda değil mi?

– İşin ilginç yanı medya imparatorlukları aracılığıyla dünyaya Suriye’yi ve Suriyelileri diktatörün pençesinden kurtarmak için Suriye halkına destek oldukları hikâyelerini anlatan, Suriyeli isyancıları silahlandırmak için milyarlarca dolar harcayan Arap ülkeleri (özelikle körfez ülkeleri), bugüne kadar bir tane bile Suriyeli mülteciye kucak açmadı. Sınır kapılarını Suriyeli mültecilerin yüzüne kapadı. Hiçbir şey olmamış gibi yüzlerini başka yöne çevirdi.

– Fakirlik ve borç batağında yüzen, kendi halkı için yeterli içme suyu bile olmayan Ürdün, Lübnan ve Mısır gibi ülkeler, yüz binlerce bazen milyonlarca Suriyeli mülteciye kucak açarken Suriyelilerin yaşadığı sorun ve sıkıntılarla yüzleşmek istemeyen milyarlarca dolar sermayeye sahip bazı Arap ülkeleri İslam’ı, Arap ırkını ve mertliği unutmuş gibi gözüküyor.

– Petrol zengini ülkeler, Suriyeli mültecileri yok sayarken Avrupa ülkeleri yüz binlerce Suriyeliye ev sahipliği yapıyor. Okulların ve üniversitelerin kapılarını mültecilere açıyor. Anayasal haklardan faydalanmaları için onlara daimi oturma ve çalışma izni hatta kimlik veriyor!

– Angela Merkel bile yıllık 350 bini Suriyeli olan 500.000 mülteci kabul ediyor. Tek bir mültecinin bile geri çevrilmesinin insani değerlere ve adalete aykırı olduğuna inanıyor. Almanya İçişleri Bakanı Thomas De Maiziere, mülteciler hakkındaki mevcut bürokrasinin azaltılması ve acilen mültecilere yardım edilmesi çağrısında bulunuyor.

–  Müslüman âlimlerden birisi Merkel’in Hıristiyan partinin başkanı olduğunu ve mültecilerin Hıristiyan olmasından korktuğunu söylemişti. Bu âlime teşekkür ederek şunu sormak istiyoruz;

„Neden yaşadığın İslam ülkesi, İslam’ın ve Müslüman kimliğinin korunması için girişimde bulunmuyor? Neden kapılarınızı mültecilere açmıyorsunuz? Almanya, Fransa ve Avusturya’dan önce Arap ve Müslüman ülkeler mültecileri barındırmakla mükellef değil mi?

–  Herkes mülteci krizinin başladığı ilk günlerde Ürdün’deki Zatari mülteci kampını ziyaret etti. Cepleri para dolu yaşlı kurtların yanlarına insan simsarlarını alarak yaşı küçük kızları satın almak için kampın etrafında voltalar attığının anlatıldığı üzücü olaylara şahit oldu. Bu yaşlı kurtlar bir yandan yaşı küçük Suriyeli kızları esir gibi satın alırken diğer taraftan da kızların ülkesinde (Suriye) cinayetler işledi ve Suriye’de yanan ateşe benzin döktü.

– Bu insanların amacı iddia ettikleri gibi Suriye halkını korumak değildi. Tek amaçları kendilerini ‚Yabancıların egemenlik planları karşısında sessiz kalan ve İslam dünyasını bölmek amaçlı komplolara ortak olan korkaklar‘ olarak isimlendiren Suriye Devlet Başkanı’ndan intikam almaktı.

–  Suriyeli çocuk ve annelerin denizdeki cansız bedenini, frigorifik kamyonlarda can veren insanları ve Avrupa sınır kapılarından geçmek için bir fırsat kollayan kadınları gördükten sonra Yusuf el-Karadavi, Muhammed el-Arifi, Adnan al-Aroor ve Şeyh Abdurrahman Sudeys gibi isimlerin geçmişte Suriye halkını korumak bahanesiyle Suriye’de cihat fetvası verdikleri gibi ülkelerinin mültecilere kapılarını açması yönünde fetva vermesini bekliyorduk! Ancak bu sefer ölüden bile ses çıkarken bu şeyhlerden tek kelime söz duymadık.

– Neden Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt, mültecilerin yardımına koşmuyor? Yoksa bu mülteciler Müslüman değil mi? Sünni değil mi?

– Müslüman olmayan Almanlar ırkçılık karşıtı protesto yaparak devletlerinden Suriyeli mültecilere yardım etmesini istiyor. Futbolcular açtıkları yazılı pankartlarla kendi ülkelerinden aynı talepte bulunuyor. Neden bizim şeyhlerimiz merhametsiz Arap krallarına karşı aynı şeyi hatta dörtte birini bile yapmıyor?

– Müslüman olmayan batı, mülteci Müslümanlara eğitim ve öğretim hakkı tanıyor. Arap ülkeleri özellikle de zengin körfez ülkeleri kendi topraklarında yaşayan mültecilere hastanelerde tedavi olma ve okullarda eğitim görme imkanı tanımazken Suriyeli mültecilere mi yardım edecek?!

– Keşke tek sorun Arap ülkelerinin Suriyeli mültecilere kapılarını açmamak olsaydı. En büyük sorun, bu ülkelerin Suriye’nin iç işlerine karışıyor olması. Suriye’deki katliamlar daha da artsın diye isyancılara silah göndermeleri, fitne çıkarma peşinde olmaları. Kimse bu ülkelere ‚Eğer mültecilere yardım elinizi uzatmıyorsanız lütfen hiç değilse şer gölgenizi bu insanların üzerinden çekin‘ demiyor. Çünkü Suriye’de yaşayan Suriyelilere yardım iddiasından bulunan birisi, Suriye toprakları dışındaki Suriyelileri kendi haline bırakamaz. Eğer yanlış düşünüyorsam biri bana doğruyu anlatsın!

– Suudi Arabistan’ın Yemen saldırıları ayları geride bıraktı. Öngörümüz Yemen’de yaşanan krizin de Suriye krizi gibi beşinci, altıncı ve onuncu yılını göreceğiz. Suudilerin vahşi Yemen kuşatması, Suriye kuşatmasından daha kapsamlı. En azından Suriyeliler Lübnan, Ürdün, Irak ve Avrupa ülkelerine kaçabilir ama Yemenli mülteciler nereye kaçacak. Diyelim ki Yemenliler Suudi kuşatmasını delerek Arabistan’a akın etti. Yemenlileri nasıl bir gelecek bekleyecek? Arabistan tıpkı Lübnan, Ürdün ve Avrupa gibi bu insanlara sıcak kucaklarını açacak mı? Hayır, tahkir, aşağılama ve dışlama aynen devam edecek.

– 1991 Kuveyt savaşından sonra bazı Iraklılar hata yaparak Arabistan’a sığındı. Bu insanlardan bazıları asker ya da asker yakınıydı. Ne oldu onlara? Refah Kampı’nda, çölün ortasında sıkı güvenlik önlemlerinin altında yaşadılar. Beş yıl sonra kampı terk etmelerine izin verildi. Sonrasında Suudi yöneticiler BM’ye bağlı kuruluşlara yüzlerce milyon dolar para vererek bu insanların İsviçre, Norveç ve Kanada gibi ülkelere gönderilmesini istedi. Hiçbirisine Suudi Arabistan’da yaşama hakkı vermediler.

– Biz Araplar ırkçılığın en kötü olgusuyuz. Suriyeli mültecileri kabul eden hiçbir Avrupa ülkesi Şia mısın, Sünni misin, İsmaili misin, Alevi misin, Müslüman ya da Hıristiyan mısın diye sormadı!
– Avrupa yollarına düşen mültecilerin büyük çoğunluğu Ehlisünnet. Peki, Ehlisünnet için gözyaşı döken âlimler nerede şimdi? Eğer Suriye rejimi bu insanlara zulüm ettiyse, yaşanan buhran ve krizin sorumlusu rejimse neden bu alimler mültecilere yardım için bir şeyler yapmıyorlar? Suriyeli muhalifler neredeler? Neden mültecilere yardım elini uzatmıyorlar?


– Tüm bu çifte standart ve nifaktan sonra hala neden Müslüman gençler aşırıcılık akımına kapılıp IŞİD ve El-Kaide gibi örgütlere katılıp kendilerini bombalarla patlatıyor diye soracak mısınız?

1 KASIM SEÇİM ANALİZİ

1 KASIM'DA ERKEN SEÇİM YAPILACAK






İŞTE ANALİZ...

Şu an için AKP yüzde 35-40, CHP 25-30, MHP 15-20, HDP ise 10-15 arasında geziyor.

Seçimlere iki ay var.Çok şey değişebilir. Bize göre 1 Kasım'ın galibi CHP olacak.

7 Haziran'da HDP barajı geçmeseydi ya da hiç seçime girmeseydi, AKP daha o zaman tek başına iktidara gelecek oy oranını yakalayacak ve bu erken seçimler de hiç olmayacak ve konuşulmayacaktı. AKP'nin bütün hesaplarını HDP bozdu. Bir de barajı geçince AKP iktidardan düştü.

Ama yine birinci parti çıktığı için hükumeti bırakmadı.Önce hükumet kurma görevi aldı, koalisyon görüşmeleri yaparak iktidarda kaldı.Sonra erken seçim kararı aldı ve seçim hükumeti olarak seçimlere kadar iktidar olmaya devam edecek. Zaten AKP'nin planı da buydu.7 Haziran'dan 1 Kasım'a kadar beş ay daha...

Erken seçime hazırlık olarak da AKP'den HDP'ye kayan yüzde altılık oyu geri alabilmek için açılımı bitirdi ve PKK'ya savaş açtı. Açıkçası bu durum,açılımdan hiç de hoşnut olmayan Kahraman Ordumuzun da işine geldi.

Yıllardır gözlerinin önünde her türlü taşkınlığı yapan ve açılım ortamında güç kazanan PKK'yı açılım nedeniyle vurması engelleniyordu.Eli kolu bağlıydı.İşte şimdi vurması gerekiyordu ve vurdu.

Zaten 7 Haziran seçimleri de güneydoğuda demokratik sonuçlar doğurmamış ve halkın oy kullanması PKK'lılar tarafından engellenerek sandıklara toplu HDP oyları atılmış ve HDP kazandı diye tutanaklara geçirilmişti.Operasyonların bir amacı da güneydoğuda seçimlerin PKK baskısı olmadan yapılmasını sağlamaktı.

Diğer taraftan AKP, MHP'nin oylarını da bu operasyonlarla almayı ya da en azından 7 Haziran'da MHP'ye kayan yüzde üçlük oyunu geri çağırmayı hedefliyordu. Operasyonlar buna katkıda bulunacaktı.Son anda diğer atılımlarını da yaptı ve Tuğrul Türkeş'i transfer etti.


Tuğrul Türkeş MHP'ye zarar verdi algısı oluşsa da aslında Devlet Bahçeli'nin liderliğini pekiştirdiğinin farkına da varamadılar.Artık MHP'de Devlet Bahçeli gerçek bir Başbuğ konumuna yükseldi. Ve Türkeş'in siyasi geleceği de onun elinde. Atacak partiden ve AKP aday gösterecek. Bu kadar basit. 

Ama bu durum AKP ve MHP'nin oylarını nasıl etkileyecek? Bize göre asla MHP aleyhine olmaz. Tam tersine Bahçelinin liderliğini eleştirenler de tartışmasız kabul edeceklerdir. Yani MHP lider sorununu çözmüştür. (Bazılarına göre böyle bir sorun vardı ve MHP bu yüzden bir türlü atılım yapamıyordu.)

Devam...

(Yazının buraya kadar olan kısmını bir hafta önce yazmıştık.İnternet kesilince kalanını kaydetmemiş.Yeniden yazıyoruz.)

Devam...

Gelelim CHP'ye. 
Bize göre 1 Kasım seçimleri AKP açısından 7 Haziranı aratan bir seçim olacak. CHP, 7 Haziran sonrası şunu gördü:

AKP'yi iktidardan indirmek için tek başına hükumet kuracak çoğunluktan etmek yeterli olmuyor.Birinci parti olduğu müddetçe AKP iktidarda kalacak. O halde ne yapıp edip CHP'yi birinci parti yapmanın yolunu bulmalı.

Emperyalistlerin planı ise hazır. AKP ile başlatılan ve AKP ile bitirilen "AÇILIM"ı şimdi de CHP ile devam ettirmek istiyorlar. CHP buna zaten dünden razı.

PKK da köşeye sıkıştı ve elinden gelen her türlü yola başvurup "Açılım'a "geri dönmek istiyor.
Artık AKP ile dönmek de mümkün değil. 

Yapılacak olan CHP-HDP gizli ittifakıdır. Yani PKK, 7 Haziran'da HDP'ye oy verenlerin 1 Kasımda CHP'ye oy vermelerini isteyecek. CHP'nin % 26 oyu vardı. HDP de % 14 aldı.Toplamı % 40 ediyor.
Yani birinci parti olma ihtimali var.

Peki bu ittifak nasıl olabilir?

Eğer CHP ile HDP açıktan seçim ittifakına giderlerse CHP'nin hedeflenen % 40 oyunun CHP kanadından % 5'i MHP'ye kayar ve CHP, HDP ile birlikte % 35'i geçemez. 

Ama ittifak gizli olursa iş değişir. Şöyle ki:
PKK, HDP'nin seçime girmemesini, onun yerine güneydoğuda bağımsız adaylarla girilmesini ve ülkenin diğer yerlerinde CHP'nin desteklenmesini isterse CHP'den MHP'ye kayacak oylar da engellenmiş olur ve ittifak da açıktan reddedilerek % 40 gerçekleşebilir. Bizim öngördüğümüz plan da budur.

Bir parantez:
( CHP'yi mi destekliyorsunuz? Hayır.Bizim siyasi görüşümüz bellidir ve bu seçimde de MHP'yi destekleyeceğiz İnşallah. Ama duygu başka, gerçekler başkadır.Burada gerçekleri tahmin etmeye çalışıyoruz.)

1 Kasım'da AKP birinci olsa ne değişir? CHP birinci olsa ne değişir?

Bir defa; AKP de birinci olsa, CHP de birinci olsa hükumet yine kurulamaz.Delili 7 Haziran'dır.

Çünkü 7 Haziran sonrası hükumet kurulamamış ise sorumlusu ne CHP'dir ne de MHP.

Tek sorumlu AKP'dir.Çünkü AKP zaten hükumet kurmak istemedi.Eğriye eğri, doğruya doğru.

İşte ispatı:

Koalisyon görüşmeleri sonrası Kılıçdaroğlu ne dedi? 

"AKP bize hükumet kurma teklifi yapmadı" dedi. Teklif yapılmadıysa nasıl kurulacak? 

AKP'nin dediği "Eğer bizimle bir koalisyon hükumeti kurmak isterseniz nasıl bir hükumet düşünür, ne gibi taleplerde bulunursunuz" sorusudur. Ve görüşmelerde de bunlara cevap aranmıştır.

Aynı şey MHP için de geçerlidir. CHP de MHP de benzer şartları öne sürünce AKP'den her iki partiye de koalisyon teklifi gelmemiştir. Kurmayan AKP'dir. 

1 Kasımda birinci olursa nasıl kuracak? Yine oyalama taktikleri ile bir kaç ay daha iktidarda kalmayı ve yeniden bir erken seçime daha gitmeyi planlayacaktır.Yani 1 Kasım, 7 Haziran'a resetlenecektir.

Peki CHP birinci olursa hükumet neden kurulamaz?

Çünkü ilk önce AKP'ye gidecektir ve AKP'de "Siz bizimle kurmadığınız için biz bu hale düştük, biz şimdi niçin sizi yükseltelim niyetini "Milletimiz AKP'ye ana muhalefet görevi vermiştir" kamuflajına sığınarak reddedecektir.

Kabulün ise tek şartı vardır o da 7 Haziran sonrası muhalefetin AKP'ye koştuğu şartların iktidar partisi CHP tarafından kabul edilmesidir. Yani CHP iktidarda AKP'ye teslim olursa CHP-AKP Koalisyonu da kurulabilir.

MHP açısından 1 Kasım sonrası iktidar hesapları ise 7 Haziran'da olduğu gibi olacak ve MHP tek başına iktidara gelinceye kadar asla koalisyona girmeyecektir. Bize göre MHP bu konuda haklıdır. 

Çünkü bu güne kadar koalisyonlarda yer almış ve ortaklarının icraatlarından sorumlu tutulmuştur. APO'nun asılmasının askıya alınmasına da şerh koymasına rağmen yani askının o zamanki ANAP-DSP ikilisinin icraatı olmasına rağmen MHP'ye fatura edilmek istenmiştir.

Daha sonra yasal düzenleme AKP tarafından yapılmış olmasına rağmen MHP yine de bu iftiralardan kurtulamamıştır.Çamurun izi kalmıştır. İşte bu nedenle MHP artık TEK BAŞINA İKTİDARA GELİNCEYE KADAR KOALİSYONLARA GİRMEYECEKTİR.

1 KASIM SONRASI SİYASİ İSTİKRAR NE OLUR?

Bu konu daha uzundur ama kısaca sivil siyasetin sonuna gidildiğini de söyleyebiliriz.Ya merkez sağda AKP'nin dağılmasıyla yeni oluşumlar çıkacak ya da siyasi istikrar olmayacaktır. 

Önceki bir yazımızda 7 Haziran sonrası koalisyon hükumetinin AKP-CHP ve MHP arasında kurulması ve Milli mutabakat hükumeti olarak öncelikli olarak ülkeyi tehdit eden PKK/PYD, IŞİD gibi terör örgütlerinin sırasıyla yok edilmesi gerektiğini ve ABD-Rusya arasında patlak verecek 3.Dünya Savaşına, henüz başlamadan ACİLEN hazırlanılması gerektiğini ifade etmiştik.

1 Kasım yaklaştıkça ortaya çıkacak gelişmeler bu önerinin ne kadar elzem olduğunu da gösterecek.

Ama bu ülke sahipsiz değil.Çünkü Albayrağımız Ukabın manevi, Ukab da Albayrağımızın maddi koruması altındadır İnşallah.

3 Eylül 2015 Perşembe

MERİÇ TUMLUER İLE KONUŞTUK

ATATÜRK'ÜN İSTİHBARAT SUBAYININ TORUNU OLAN MERİÇ TUMLUER İLE KONUŞTUK.





ATATÜRK'ÜN GİZLENEN VASİYETİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI OLAN TUMLUER VASİYETİN TBMM KÜRSÜSÜNDE OKUNMASININ DOĞRU OLACAĞINI SÖYLEDİ.



MERİÇ TUMLUER, MHP'DEN MERSİN ADAYI YAPILMALI VE TBMM KÜRSÜSÜNE ÇIKARILIP VASİYETİ OKUMASI SAĞLANMALI.



YAZI GELECEK...

ABDULLAH BABA, HZ.MEHDİ AS'I BİLİYORDU

ŞEYH ABDULLAH GÜRBÜZ HOCA EFENDİ HAZRETLERİ HZ.MEHDİ AS'IN KİM OLDUĞUNU BİLİYORDU. 


ABDULLAH GÜRBÜZ HOCAEFENDİ HZ. GERÇEK BİR EVLİYADIR. 


HATTA İNTERNETTE DOLAŞAN VE SİTEMİZDE DE YAYINLADIĞIMIZ VİDEOSUNDA BUNU ŞİFRELİ OLARAK AÇIKLADI. TABİ İSİM VERMEDİ AMA AKLISELİM İNSANLARIN ANLAYABİLECEĞİ ŞEKİLDE ANLATTI.

SİTEMİZE VİDEO YÜKLEMEKTE ÇOK ZORLANIYORUZ. TAKİPÇİLERİMİZİN DESTEĞİ İLE YAPABİLİYORUZ. O NEDENLE TAKİPÇİLERİMİZ YORUMLAR KISMINA O VİDEYU KOYARLARSA ORADAN LÜTFEN BİR İKİ DEFA DİNLEYİNİZ. HZ.MEHDİ AS ORADA.

BU RESİMDEKİ VİDEO



BU YAZIYA ABDULLAH GÜRBÜZ HOCA EFENDİNİN ATATÜRK HAKKINDAKİ AÇIKLAMASINI DA EKLEMEZSEK YAZI YARIM KALIR:

DİYOR Kİ HOCA EFENDİ: 

"ATATÜRK BİZİM ÇORUM'DAKİ DERGAHA GELİR; ZİKİR, TEVHİD ÇEKERDİ."

HİÇ BİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL.
ATATÜRK BATAKLIKTA BİR GÜL'DÜ GÖREBİLENE.



BAHÇELİ: "AKP GİTMEZSE FELAKET KAÇINILMAZ"

BAHÇELİ: "AKP GİTMEZSE FELAKET KAÇINILMAZ"




MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada “28 Ağustos’ta, Anayasa’nın 114’üncü maddesine uygun olarak PKK iş birliğiyle kurulan geçici Bakanlar Kurulu’nun ülkeyi 1 Kasım’a nasıl götüreceğine de herkes şahit olacaktır” dedi
Kan ve ölüm

Bahçeli, “1 Kasım’da huzur ve sükûnet ile kan ve ölüm arasında oylama yapılacaktır. Ya AKP ve PKK başaracak, ya MHP’yle beraber millî birlik zirveye çıkacaktır. AKP gitmezse hem ekonomik, hem de sosyal felaket kaçınılmazdır” ifadelerini kullandı.


“AKP gitmezse felaket kaçınılmaz”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada MHP’nin her seferinde, seçim ve sandık güvenliğine vurgu yaptığını belirtti. Bahçeli, “Bu itibarla MHP, seçimlerin yenilenmesine mesafeli tavrını tutarlılıkla muhafaza etmiştir. Şimdilerde farklı kesimlerin bizim bu görüşümüze gecikmeyle intikali şaşırtıcı değilse de ibretlik bir durum olarak tarihin kayıtlarına geçmiştir. Silahların gölgesinde, tehditlerin dibinde demokrasi ödevinin nasıl ve ne şekilde ifa edileceği hâlâ muamma, hâlâ muallakta bir sorudur. Kanlı iç savaş şartlarının günden güne ağlarını ördüğü bir ortamda, bölgesel ve küresel zalimliğin işbirlikçileri vasıtasıyla varlığımıza ve birliğimize operasyon yaptığı bir süreçte demokrasinin ilke ve kurallarını hakkıyla savunmanın ne kadar mümkün olduğu elbette görülecektir” dedi.

 “28 Ağustos’ta, Anayasa’nın 114’üncü maddesine uygun olarak PKK işbirliğiyle kurulan geçici Bakanlar Kurulu’nun ülkeyi 1 Kasım’a nasıl götüreceğine de herkes şahit olacaktır. Geçici Bakanlar Kurulu inkar üzerine bina edilmiştir”  ifadelerini kullanan Bahçeli şöyle devam etti: “Anayasa’nın ruhunu ve lafzını kasten çiğneyerek milletvekilleriyle direk temas haline geçen, kapalı zarf usulüyle bakanlık öneren Davutoğlu, eline tutuşturulan listeye mecburen katlanmış, yüzündeki asabi ve hazımsızlık belirten çizgileri zoraki saklamaya çalışmıştır. Geçici Bakanlar Kurulu, adı üstünde geçici olup, bu kapsamda görev alan hiç kimseye bir saygınlık ve prestij kazandırmayacaktır.” Bahçeli, “1 Kasım’da bölücülükle kardeşlik arasında tercih yapılacaktır. 1 Kasım’da huzur ve sükûnet ile kan ve ölüm arasında oylama yapılacaktır. Ya AKP ve PKK başaracak, ya MHP’yle beraber milli dirlik ve birlik zirveye çıkacaktır. Ya terör Türkiye’yi yıkıp yok edecek, ya da sandıktan yetki almış MHP terörün ve hainlerin kökünü kazıyacaktır” diye konuştu. Bahçeli, “1 Kasım’da AKP gitmez ve hak ettiği dersi almazsa hem ekonomik, hem de sosyal felaket kaçınılmazdır” ifadelerini kullandı.



YORUM

İyi güzel de...
AKP gitmemek için elinden gelen ne varsa hepsini yapıyor. 
HDP barajı geçti diye Açılım'dan vazgeçiyor. HDP'ye AKP'den giden oyların peşine düşüyor. Yetmedi MHP'ye giden yüzde üçü almak için Tuğrul Türkeş'i bir şekilde safına çekiyor.

O da yetmedi; mevcut oylarının muhafazası için yıllardan beri kendi teşkilatlarına "aslında milli görüşçüyüz, şimdilik takiyye yapıyoruz" yalanını doğrulatmak için Fatih Erbakan'ı da almaya çalışıyor. 

Bir parantez:
(Fatih Erbakan, AKP'ye geçerse bunu AKP'yi sevdiği için değil Saadet Yönetimine inat ile kerhen yapacaktır. Yani MHP teklif götürsün Fatih Erbakan hiç tereddütsüz kabul eder.Çünkü kendisiyle ve tarihiyle çelişmez.O yüzden MHP de teklif götürmelidir.)  

Bu da yetmeyecek ve daha başka ellerinden gelen ne varsa yapacaklar. Ne için, gitmemek için.

BUNLARI NİÇİN YAZDIK?

Eğer MHP gerçekten tek başına iktidara gelmek istiyorsa en az AKP'nin inmemek için gösterdiği gayret kadar gayret göstermelidir.

BBP ile acilen ittifak yapılmalı ve Mustafa Destici ve anlaşılan sayıda arkadaşı MHP kadrolarından aday yapılmalıdır.

Ülkede vatanseverliği tescillenmiş ne kadar ünlü ve liyakatli kişi varsa peşine düşülmeli ve kazanabileceği veya katkıda bulunabileceği yerden vekil adayı yapılmalıdır.

Osman Pamukoğlu Paşa bu bağlamda ilk davet edilecek vatanseverdir. İstediği yerden aday gösterilmelidir.

İlber Ortaylı, ülkenin en önde gelen vatansever aydınlarındandır. Her parti kadrosunda görmek ister. MHP ilk teklif götüren olmalıdır.

Abdüllatif Şener, MHP'nin AKP'ye karşı en büyük kozu olabilir ve acilen davet edilmelidir.

Sanat dünyasından bay bayan ünlüler davet edilmelidir.
Cüneyt Arkın tescilli vatanseverdir.İstanbul'dan tercih edilmelidir.

Necati Şaşmaz, gençlerin sevgilisidir. Elazığ'ı siler süpürür.
Elbette pek çok unuttuklarımız vardır. Şu anda bunlar aklımıza gelenlerdir.

Ama MHP gerçekten AKP'yi indirmek ve tek başına iktidara gelmek istiyorsa çok iyi bilmelidir ki 1 Kasım MHP için son fırsattır. Ve niyet sınavıdır.

Niyet sınavı demek MHP bunları yapmazsa yani 1 Kasım seçimlerinde iktidara gelmek için elinden gelen her şeyi yapıyor imajını veremezse; seçmen zihninde İKTİDARA GELMEK İSTEMİYOR diye tanımlanacak ve siyasi arenadan çekilmek zorunda kalacaktır. Bundan eminiz.

2 Eylül 2015 Çarşamba

1 KASIM SEÇİM ANALİZİ

1 KASIM'DA ERKEN SEÇİM YAPILACAK






İŞTE ANALİZ...

Şu an için AKP yüzde 35-40, CHP 25-30, MHP 15-20, HDP ise 10-15 arasında geziyor.

Seçimlere iki ay var.Çok şey değişebilir. Bize göre 1 Kasım'ın galibi CHP olacak.

YAZININ DEVAMI 

çubukhaber.com sitesinde yayınlanmıştır.


Bu yazıyı çubukhaber.com sitesi için yazmış ve buradan gönderebilmiştik. Yayınlandığı anda kaldıracaktık.O nedenle kaldırdık.

Yazının devamını okumak için lütfen çubukhaber.com sitesini ziyaret ediniz.

Bu ziyaretiniz ve yapacağınız yorumlar hem bizi hem de editörümüzü sevindirecektir. 

Belli bir fikir seviyesinde olan takipçilerimizin çubukhaber.com sitesinde yerel takipçilere katkıda bulunması temennimizdir. 

Sadece bu yazı için lütfen ziyaret ediniz.

31 Ağustos 2015 Pazartesi

BU TAHMİNİMİZ DE ÇIKIYOR

AKP, SAADET İLE İTTİFAK KURAR DİYE YAZMIŞTIK.YAZI BU SİTEDE VAR.





Erdoğan'ın 1 Kasım için istediği ittifakın AKP-Saadet olduğu iddia edildi.

1 Kasım seçim öncesi ‘tek başına’ iktidar olamama kaygısı yaşayan AKP’de ittifak arayışları gündeme geldi. 

Erdoğan’ın da sıcak baktığı ittifakın AKP-Saadet olduğu ve görüşmeleri AKP’den Mustafa Şentop ve Saadet Partisi’nden Oğuzhan Asiltürk’ün yaptığı iddia edildi. 

AKP’ye yakın Vahdet gazetesinden Fatih Akkaya, bugünkü “AK-Saadet İttifakına Dair Her şey” başlıklı yazısında kulis bilgilerini aktardı. 

Yazıya göre Saadet’in eski lideri Recai Kutan’ın AKP ile görüşmelere ilişkin arabuluculuk yaptığı belirtilirken, “Saadet’te son kararı verecek isim Oğuzhan Asiltürk” ifadesi yer aldı.



TAHMİNLERİMİZ BİR YIL GECİKMELİ ÇIKIYOR.

BİZ AKP-SAADET İTTİFAKINI 7 HAZİRAN İÇİN YAZMIŞTIK. O SEÇİMDE ÇIKMADI ŞİMDİ OLABİLİR.
O YAZIMIZDA AYNEN YUKARIDAKİ BİLGİLERİ PAYLAŞMIŞTIK.

İLAVE EDELİM Mİ?

SAADET PARTİSİ, ŞU AN MİLLİ GÖRÜŞÜ TEMSİL ETMİYOR. AKP, ZATEN MİLLİ GÖRÜŞÜ BİTİREN PARTİ. 

SAADET YÖNETİMİ MİLLİ GÖRÜŞÜ BİTİRMEK İÇİN SAADET İÇİNDE ÇALIŞTI.AKP DE DIŞARIDAN ÇALIŞARAK MİLLİ GÖRÜŞÜ BİTİRDİLER. 

FATİH ERBAKAN DA SAADETTEN O YÜZDEN UZAKLAŞTIRILDI. YANİ MİLLİ GÖRÜŞ RAHMETLİ ERBAKAN İLE BİRLİKTE SONA ERDİ.

FATİH ERBAKAN DA ÖNERİLERİMİZE UYMADI. 

ÖNERİMİZ MUSTAFA KAMALAK İKİNCİ KEZ GENEL BAŞKANLIĞA ADAY OLDUĞUNDA FATİH ERBAKAN'IN AYRILMASI VE MİLLİ GÖRÜŞ PARTİSİ (MGP) ADI ALTINDA BİR PARTİ KURMASIYDI. 

FATİH ERBAKAN O DÖNEMDE SAADETTE KALDI VE İSYAN BAYRAĞINI ÇEKMEDİ. YİNE DE BELKİ GENEL BAŞKANLIĞA GETİRİRLER DÜŞÜNCESİYLE ZAMANI BİTİRDİ. 

SONRA PARTİDEN DIŞLANDI. BİZ O ZAMAN ERBAKAN'I OYALAYACAKLARINI, BU ŞEKİLDE BİTİRECEKLERİNİ İFADE ETMİŞTİK. 

HATTA KAMALAKLAR BİTİNCE DE ASİLTÜRK'ÜN DAMADININ GENEL BAŞKAN YAPILIP ERBAKAN'IN ATILACAĞINI DA YAZMIŞTIK. DİNLETEMEDİK.

FATİH ERBAKAN DA ÇOK GEÇ KALMIŞTIR VE BİTMİŞTİR VESSELAM. 


HANİ PKK İLE AKP ARASINDAKİ GİZLİ İLİŞKİLER VARDI YA AÇILIM SÜRECİNDEKİ, İŞTE O GİZLİ İLİŞKİLER SAADET YÖNETİMİ İLE AKP ARASINDA DA VARDI. AMA BU ÇOK DAHA GİZLİYDİ. NUMAN KURTULMUŞ'U AKP'YE AKP YÖNETİMİ GETİRMEDİ, SAADET YÖNETİMİ GÖNDERDİ.

1 KASIM SEÇİM ANALİZİ YAZIMIZI YAZMIŞTIK YAYINLAYACAK İKEN NETTEN DÜŞMÜŞ VE SİLİNMİŞ. ZAMAN NEDENİYLE DE TEKRAR YAZAMADIK.

KISACA ÖZETİ DE ŞUYDU:

PKK, 1 KASIMDA CHP' Yİ DESTEKLEYECEK VE CHP'Yİ BİRİNCİ PARTİ YAPMAYA ÇALIŞACAKLAR.

ÇÜNKÜ AKP SEÇİMİ KAYBETMESİNE RAĞMEN BİRİNCİ PARTİ OLDUĞU İÇİN HALA İKTİDARDA.HESAP BU.

30 Ağustos 2015 Pazar

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN İNŞALLAH

GENEL KURMAY BAŞKANIMIZ ORG.HULUSİ AKAR'IN BAYRAM MESAJI





(30 AĞUSTOS 2015) SAYIN GENELKURMAY BAŞKANI HULUSİ AKAR’IN ZAFER BAYRAMI VE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ GÜNÜ MESAJI


Türk Silahlı Kuvvetlerinin Değerli Mensupları,

Kahraman Türk Ordusunun, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde, bağrından çıktığı Yüce Türk milletiyle bir bütün olarak verdiği destansı mücadelenin sonunda, tarihe altın harflerle yazdırdığı Büyük Zafer’in 93’üncü yıl dönümünü gururla kutlamanın heyecanını yaşıyoruz.

Türk tarihinde, 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Meydan Muharebesi neticesinde kazanılan zaferle Anadolu’nun Türk yurdu olduğu tescillenmiş; yine 26 Ağustos 1922 günü başlatılan Başkomutan Meydan Muharebesi, 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlandırılarak devletimizin yeniden inşa süreci başlatılmış ve ilelebet payidar kalacak “yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırılmış, ebedî hayatı burada taçlandırılmıştır.”

Yüce Önder ATATÜRK, Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Zaferi'nin anlam ve önemini; "Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât, Türk Ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir âbidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun Başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur." ifadesiyle veciz bir şekilde vurgulamıştır.

30 Ağustos’ta kazanılan bu zafer, aynı zamanda, aziz milletimizin çağdaşlaşma yolunu açan, modern çağın gerektirdiği siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal reformları gerçekleştiren Türk inkılâbına ışık tutan bir meşale olmuştur.

2224 yıllık ordu geleneğine sahip, Orta Asya’dan Anadolu’ya, Akdeniz’e bir küheylan olup akan, gücünü aziz milletimizin sevgi ve desteğinden alan Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri; geçmişte olduğu gibi bugün de yüce milletimizin temel karakteri olan ve hiçbir zaman ödün vermeyeceği egemenlik ve bağımsızlığının, şehit kanlarıyla yoğrulup bayraklaşan kutsal vatan topraklarının bütünlük ve güvenliğinin teminatı olmaya devam edecektir.

30 Ağustos günleri, aynı zamanda “Türk Silahlı Kuvvetleri Günü” olması vesilesiyle Silahlı Kuvvetlerimizin mensupları için; bir yandan bir üst rütbeye terfi etmenin heyecanının, diğer yandan da görevi tamamlamanın huzuru içinde emekli olmanın gururunun yaşandığı müstesna günlerdir.

Bu vesileyle, terfi eden tüm personelimize yeni rütbelerinin hayırlı ve uğurlu olması temennisiyle görevlerinde başarılar diliyor, Silahlı Kuvvetlerimizdeki görev sürelerini tamamlayarak emekliye ayrılan mensuplarımıza da verdikleri değerli hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyor, aileleri ile birlikte; sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir hayat sürmelerini temenni ediyorum.

Başta, büyük bir coşkuyla kutladığımız bu eşsiz zaferin mimarı Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve kahraman silah arkadaşları ile bayraklaşan kutsal vatan toprağının bütünlüğü ve şanlı al bayrağımızın daima hür bir şekilde dalgalanması için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve saygıyla, kahraman gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle; Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her kademesinde ciddiyet, samimiyet diyalog ve koordinasyon içinde görev yapan, general/amiral, subay, astsubay, devlet memuru, uzman jandarma, uzman erbaş, erbaş ve erlerimiz, köy korucularımız, işçilerimiz ve tüm askerî öğrencilerimiz ile yıllarını bu Orduya vermiş emekli personelimizin Zafer Bayramı’nı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü’nü kutluyor; kendilerine değerli aile mensuplarıyla birlikte, başarı, mutluluk ve esenlikler diliyorum.

  Hulusi AKAR
  Orgeneral
  Genelkurmay Başkanı




ÜSAME BİN LADİN YAŞIYOR

ÖLMEDİĞİNE DAİR CIA AJANINDAN İDDİALAR VAR




RESİM MONTAJ MI, DEĞİL Mİ HENÜZ BELLİ DEĞİL AMA İDDİALAR LADİN'İN CIA AJANI OLDUĞUNU DOĞRULUYOR.


Elinde CIA’ın bin Laden’e gönderdiği paralar ve yardımlar hakkında belgeler olduğunu iddia eden Snowden, bin Laden’e aylık 100 bin Dolar maaş verildiğini ve 5 hanımı ve çocuklarıyla Bahama adalarında büyük bir villada yaşadığını söylüyor.
Moscow Tribune sitesinin haberine göre, yeni açıklanan bir bilgiye göre El-Kaide eski lideri Usame b. Ladin hala yaşıyor.

2013 yılında ABD Ulusal Güvenlik Dairesi bilgilerini medyaya sızdırarak büyük yankı uyandıran Edward Snowden, yeni bir bilgi daha paylaştı.

Moscow Tribune sitesinde yer alan habere göre Snowden, Usame b. Ladin’in ölmediğini ve şu anda Atlantik Okyanusundaki Bahama adalarının birinde yaşadığını iddia etti.

Elinde CIA’ın bin Laden’e gönderdiği paralar ve yardımlar hakkında belgeler olduğunu iddia eden Snowden, bin Laden’e aylık 100 bin Dolar maaş verildiğini ve 5 hanımı ve çocuklarıyla Bahama adalarında büyük bir villada yaşadığını söylüyor.

CIA’nın bu parayı komisyoncular, aracılar ve başka şirket hesapları üzerinden bin Ladin’e aktardığı söylenirken, Ladin’in öldürülmüş olarak gösterilen operasyonun ise tamamen Pakistan’la birlikte düzenlenen bir oyun olduğu belirtiliyor.

Bin Ladin’in görev süresi dolduğundan ve yerine taze kan kimselerin medya önüne çıkarıldığı ve olayın tamamen ört-bas edildiği söyleniyor.


YORUMA GEREK YOK ASLINDA AMA KISACA ŞU YAZILABİLİR

Batı barış ortamında hızla yayılan gerçek İslam'dan korktu.Ve kendi halklarını İslam'dan soğutmak amacıyla İslam'ı gerici, yobaz, gaddar, zalim, acımasız, insan hakları düşmanı bir din olarak tanıtmak için bu özelliklere sahip El Kaide ile IŞİD'i kurdu.

Bu örgütlerin, diğer görevlerinden ziyade en önemli görevleri yani birinci görevleri dünya insanlığını İslam'dan tiksindirmektir. 

27 Ağustos 2015 Perşembe

SUUD ZIRHLI BİRLİKLERİ YEMEN'E GİRDİ

SUUDİ ARABİSTAN'A AİT BİR ZIRHLI BİRLİK YEMEN'E GİRDİ VE BİR KAÇ MEVZİYİ ELE GEÇİRDİ.





YEMEN ENSARULLAH HAREKETİNE AİT BİRLİKLER İSE FARKLI YERDEN SUUDİ ARABİSTAN'A GİRDİ VE ONLAR DA BİR KAÇ MEVZİYİ ELE GEÇİRDİ.

SUUD BASINI YEMEN İLE YAPTIKLARI SINIR SAVAŞLARINI KENDİ KAMUOYUNDAN GİZLİYOR.ÇÜNKÜ YAKLAŞIK BİR AY İÇİNDE EPEY ZIRHLI ARAÇLARI İMHA EDİLDİ.

TABİ AYNI ZAMANDA SUUD HAVA BİRLİKLERİNİN, YEMEN'DE YAPTIKLARI BOMBALAMALAR SONUCUNDA YEMEN'DE OLUŞAN ZARARLAR DA SUUD KAMUOYUNDAN GİZLENİYOR.

SINIRDAKİ TÜM GELİŞMELER YEMEN KAYNAKLARINDAN ÖĞRENİLEBİLİYOR. 

YAZDIKLARIMIZ DA YEMEN KAYNAKLI.

DURUM ONU GÖSTERİYOR Kİ SUUD İLE YEMEN ARASINDAKİ SINIR SAVAŞLARI TOPYEKUN BİR SAVAŞA DÖNÜŞMEK ÜZERE.

HZ.MEHDİ AS'IN MEKKE'DE ZUHUR EDECEK OLMASI NEDENİYLE SUUD YEMEN SAVAŞINI YAKINDAN TAKİP EDİYOR VE GELİŞMELERİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYORUZ.

NİSAN AYI GEÇMİŞTE KALDI.SÜFYAN ÇIKMADI.HAC MEVSİMİ GELDİ.ARKASINDAN MUHARREM AYINI BEKLEYECEĞİZ.ŞU AN Kİ DURUM ZUHURUN SENEYE KALDIĞI ŞEKLİNDEDİR. 

İNŞALLAH KURBAN BAYRAMINDA; HZ.MEHDİ AS'IN BU YIL ZUHUR EDİP ETMEYECEĞİNİ GELİŞMELERE BAĞLI OLARAK BURADAN YAZACAĞIZ. 

BUGÜNDEN DE ŞARTA BAĞLI OLARAK YAZABİLİRİZ AMA SAKINCALI OLABİLİR.O NEDENLE KURBAN BAYRAMINDA AÇIKLAYACAĞIZ İNŞALLAH.

TABİ Kİ HER ŞEYİN EN DOĞRUSUNU SADECE ALLAH CC BİLİR.

25 Ağustos 2015 Salı

KARKISA'DA KILIÇLAR ÇEKİLDİ

ABBASİLER İLE MERVANİLER ARASINDA OLACAK KARKISA SAVAŞINDA GELİŞME VAR





Abbasiler Irak Ordusu, Mervaniler ise Barzani peşmergesi.

ABD'li Bidon 2006 yılından beri Irak'ın parçalanması gerektiğini savunuyor ve ABD bu yüzden Barzani'ye bağımsızlık desteği veriyor.Ama Başkan düzeyinde "biraz daha var" gibi bir oyalama yapıldı. 

Aslında oyalamanın sebebi Suriye'nin kuzeyinde oluşturulmak istenen koridorun tamamlanmasıydı. Barzani'ye bu koridor oluşturulduktan sonra "bağımsızlık ilan et" denilecekti.

Kahraman Ordu koridoru engelledi. Mademki koridor olmayacak "o halde Barzani'ye yol verelim" aşamasına gelindi.

Gelindi ki Rusya Bakanı Lavrov "Irak'ın bölünmesine kesinlikle karşıyız" açıklamasını yapmak zorunda kaldı.

Ama çok kesin ifadelerle "Asla müsaade etmeyeceğiz" ifadesini kullandı.

Şimdi ABD, Barzani'nin arkasında olacak ve İran da Irak Ordusunun yanında olacak. İşte Karkısa Savaşı da bu savaş Allahu alem.

Barzani bugünlerde Bağımsızlık ilan edebilir mi? Henüz değil.Çünkü Kuzey Irak'da başkanlık seçimleri var. Ve İran Barzani'nin karşısına bir başka adayı çıkarıp desteklemeye çalışıyor.Ama Barzani'nin yeniden seçilmesi için ABD başta olmak üzere tüm batı seferber olmuş durumda.Yani yeniden seçilecek.

Tabi Karkısa da yaklaşıyor.

Ve ABD ile yapılan IŞİD'e karşı mücadele anlaşması...
ABD ve batı bu anlaşma ile Türkiye'yi IŞİD'e karşı operasyonlara dahil edip üç şey amaçlıyor.

Birincisi IŞİD'ı Türkiye'ye sokup PKK/PYD'nin yükünü hafifletmek istiyor.

İkincisi Barzani Bağımsızlık ilan etmeden önce Musul operasyonu yapılacağından, Kahraman Ordumuzu bu operasyona dahil etmek istiyor.

IŞİD ile savaşırsak savaşalım,onlar için hiç önemi yok. Sadece Musul'un Barzani'ye verilmesi ilgilendiriyor onları.

Üçüncü olarak da "Türkiye, Karkısa Savaşında Barzani'ye destek versin" isteniyor. Yani Kahraman Ordumuz Karkısa Savaşında Rusya ve İran'ın desteklediği Irak Ordusu ile savaşsın hesapları yapılıyor.

Bu oyunlara gelmeyelim İnşallah.

Şu an bizim için öncelik sıralaması PKK ve PYD olmalıdır. IŞİD şu anda bizim için öncelikli tehdit değildir.Postal giyinmeden savaşa gidilmez. 

Önce PKK'yı tamamen bitirelim,sonra sıra PYD'ye gelsin. Onları da boğmak için Suriye'ye girmemize zaten gerek yok, hepsi PKK'lıdır ve PKK'ya yardım için geleceklerdir.Geleni indirelim İnşallah.

Sonra sıra IŞİD'e gelir mi derseniz? 

Gelmez, çünkü ABD, IŞİD'i dünya basınının gözleri önünde, güya etkili bir operasyon ile Musul'dan çıkaracak ve Barzani kazandı deyip ona verecek. Kimse de sesini çıkaramayacak. Hesap bu.

Biz yardım etsek ne, etmesek ne? Yardım edersek kullanılacağız, etmezsek IŞİD zaten ABD'nin emrindedir ve "çık" der çıkarır.O kadar net. Alet olmayalım İnşallah.

Çünkü sonrası Karkısa'dır. Ve hadis yorumlarına göre Rusya ve İran'ın desteğini alan Irak Ordusu zaten Barzani'yi yenecek. 
Barzani ile Irak Ordusu arasında yapılacak olan savaş bizim savaşımız değil. Sonucu belli bir savaştır ve bizim lehimize biteceği de hadis yorumlarında müjdelenmiştir.


Güzeller güzeli Rabbim, Kahraman Ordumuza yardım ve inayetlerini daim etsin İnşallah.

23 Ağustos 2015 Pazar

YORUMSUZ HABER

PKK YÖNETİCİLERİ İNTERPOL'DEN KIRMIZI BÜLTEN İLE İSTENECEK. İRAN KÖŞEYE SIKIŞTI.TABİ DİĞERLERİ DE.GEÇ KALINDI AMA OLSUN.





PKK'nın 'A Takımı'ndaki 52 isim için yakalama kararı çıkarıldı!


Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, terör örgütü PKK’nın 52 üst düzey yöneticisi hakkında tutuklama talebiyle yakalama kararı çıkardı. 

52 şüphelinin yer tespiti için Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazı yazan başsavcılık, yöneticiler hakkında kırmızı bülten çıkarılması için Adalet Bakanlığı’na başvuracak.

YORUMSUZ SADECE BİR SORU:

BUGÜNE KADAR NİÇİN ÇIKARILMADI?

İŞTE KADİR MISIROĞLU

YILMAZ ÖZDİL, KADİR MISIROĞLU'NU ÇOK GÜZEL ANLATMIŞ.LÜTFEN OKUYUNUZ.



NUSAYBİN'E DİKKAT! PYD, TÜRKİYE'YE SOKULACAK

PYD, TÜRKİYE'YE SOKULMAK İSTENİYOR.




Suriye'nin kuzeyinde koridor oluşturmak isteyenler Kahraman Ordunun kararlı tutumu karşısında geri adım atınca ikinci planlarını devreye soktular.

"Madem Suriye'de koridor istemiyorsunuz, o zaman Suriye'de PYD'nin şu an için yapacağı bir iş kalmadı, Türkiye'ye girsin ve PKK'yı güçlendirsin" planı devreye girdi.

PKK/PYD'nin sınır bölgelerinde arkasını Suriye'nin sivil PYD bölgelerine dayayıp bazı ilçelerimizde kontrolü tamamen ele geçirmesini istiyorlar.

Bu bağlamda en olası ilçe NUSAYBİN. Diğerleri Şırnak,Silopi ve Cizre.

Bir parantez:
(Cennetmekan Sultan Alparslan Han, Malazgirt Zaferinden hemen sonra Anadolu'nun fethine başlarken ilk olarak özel bir birliği Cizre'ye göndermiş.Çok eski tarihi var.)

Çünkü Nusaybin hadis yorumlarında da geçiyor. Çünkü Nusaybin sınır bölgesinde sıfır noktasında ve hemen arkasında Suriye'nin Kamışlı bölgesi var.Malum, Kamışlı da bulunduğu o bölge de tamamen PKK/PYD bahçesidir. Yani halkının tamamı PKK' lıdır.

Delilimiz ne?

Geçtiğimiz günlerde Şırnak'da öldürülen bir PKK'lının üzerinde Suriye kimliği çıktı.Başkaları da olmalı.

Ayrıca uçaklarımız Türkiye'ye girmeye çalışan teröristlere hava operasyonu yaptı.

Yani hem girenler hem de girmeye çalışanlar var.Bu kesin.

Ne olabilir?
Nusaybin veya o sınır ilçelerinde PKK/PYD büyük bir silahlı çatışmaya kalkışabilir.1000 kişilik teröristleri ilçeye sokup, sivil halkı da silahlandırıp, aralarına karışıp, o ilçede silahlı ayaklanma yapıp, yabancı basının canlı yayını ile ilçeyi ele geçirdik denemesi yapabilirler. Güvenlik güçlerimiz çok dikkatli olsunlar ve aman vermesinler İnşallah.

Türkiye düşmanlarının şu anda istedikleri şey PKK'nın bir ilçemizi ele geçirmesi ve bunu tüm dünyaya duyurmasıdır. Bu nedenle yabancı basın kuruluşları da çok dikkatli izlenmeli. 

Çünkü CNN Rabia meydanına çekim karargahı kurarken ne Mübarek'in gideceğini biliyordu ne Mursi'nin geleceğini hatta ne de Sisi'nin darbe yapacağını biliyordu. Mısır düşmanları hepsini ayrı ayrı organize ettiler. 

  

22 Ağustos 2015 Cumartesi

KKTC DIŞ İŞLERİ BAKANININ AÇIKLAMASINA BAKAR MISINIZ?

"ADADA BULUNAN TÜRK ORDUSUNUN, ADADAN AYRILMASI İÇİN BİR FORMÜL BULUNAMAZ MI" DİYOR.



KKTC'de yaşayan hiç bir Türk "Türk ordusu adadan ayrılsın diyemez, demez"

Bunlar nasıl Türk? Detaya girmeyeceğiz, sadece ilginç bir bilgiyi paylaşalım.

Kıbrıs'a gidenler bilirler. KKTC ile Rum kesimi arasında bir ARA BÖLGE bulunur.
Bu ara bölge de BM askerleri vardır. Güya adada iki taraf arasında yeni bir çatışma çıkmasın diye oradadırlar. Savaş değil çatışma. Yani savaş çıkacak olursa hemen çekilirler.

Çünkü dünyanın her tarafında BM barış güçleri bu amaçla bulunurlar ve savaş tehlikesi olduğunda da oradan ayrılırlar.

Gelelim ilginç bilgiye...

Bu 'Ara Bölge' meskun mahallerde on metreye kadar düşer. Meskun mahalden çıkıldıkça mesafe artar. Elli metre, yüz metre vs. En geniş ara bölge beş km'ye kadar uzar. Orada da İngiliz hava üssü bulunur. Konumuz bu üs değil.Ayrı bir yazı konusu.

BM askerlerinin bulunduğu bu ara bölge ile Türk kesimi arasında tel örgüler ve kısmi barikatlar bulunmaktadır. Dolayısıyla bu ara bölgenin Rum kesimi tarafında da tel örgüler ve barikatlar bulunması gerekir değil mi? Ama yoktur.

Tel örgüler sadece Türk Kesimi ile ara bölge arasında vardır ama ara bölge ile Rum kesimi arasında yoktur. Türk bölgesine gelip gidişler önceden izin alınarak yapılırken ara bölge ile Rum Kesimi arasında da ilişkiler çok farklıdır.

BM askerleri ile Rum askerleri birlikte yaşarlar. Nöbet kulübelerinde birlikte yer içerler. Tavla oynarlar. Müzik dinlerler. VS.

Bizim nöbet kulübeleri genellikle tek kişilik iken onların nöbet kulübeleri en az on kişiliktir. 

Tespit ise şudur:

BM askerleri adada, Türklere karşı Rumları korumak için bulunmaktadır.

O adada yaşayan ve Türk olduğunu iddia edenler, bunları görmezler mi?

Türk askeri 1974 de oraya, turistik gezi için mi gitti ki "tatil bitti" diyenler bulunuyor. Sizler nasıl Türksünüz? Nasıl Müslümansınız?


Demedi demeyiniz...

KKTC'nin şu anki yönetimi adayı ateşe atmaktadır.

Atarsınız ama şunu bilmelisiniz ki "BİZ ADAYA ZATEN DÖNECEĞİZ.AMA ÖNCE AYRILIP DA SONRA DÖNMEYECEĞİZ.HİÇ AYRILMAYACAĞIZ VE BAŞKA YERDEN DE İLAVETEN GELECEĞİZ" haberiniz olsun.

ÖNCEKİ YAZININ ŞİFRESİ

"CHP'YE HÜKUMET KURMA GÖREVİ VERİLİRSE" BAŞLIKLI YAZIMIZDA BİR ŞİFREDEN SÖZ ETMİŞTİK. İŞTE O ŞİFREYİ AÇIKLIYORUZ.





Alimlerin ifşaatlarında "Ahir zamanda 2000'li yıllarda Türkiye'nin başına Müslümanlar geçecek, on yıl iktidarda kalacaklar ve on yıl sonra zorla iktidardan indirilecekler. Sonra üç aylık bir kaos dönemi olacak.Komünist darbe yaşanacak ve sonra da Müslümanlar tekrar iktidara gelecekler ve artık hiç inmeyecekler" şeklinde geçen bir paylaşım yapmıştık.

Tekrar yazalım bu ifşaat hadis yorumu değildi.Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretlerinin ifşaatıydı.Ama Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretleri de hadis yorumlarına dayandırarak yorumlamıştı.Ebu Hureyre'nin (Ra) rivayet ettiği hadis yorumlarında da benzer ifşaatlar bulunmaktaydı.

Dikkatimizi celbetmesi gereken şey bu yorumların uzun yıllar önce yapılmış olmasıdır.  

ŞİMDİ GELELİM SIRRA...

2000'li yıllarda Türkiye'nin başına kim geldi? AKP.

Ne kadar iktidarda kaldı? On üç yıl kaldı ve devam ediyor. İndirildi mi? İndirilmedi? Zorla indirme oldu mu? Hayır hiç yaşanmadı.

Peki ifşaatlarda Türkiye'nin başına "hizip" yani parti mi geçecek diyor? Hayır. "Müslümanlar" diyor.

Peki Ebu Hureyre RA zorla indirilecekleri hangi isimle adlandırıyor? Hizip mi? Hayır."Cemaat" diyor.

Peki AKP ile birlikte 2000'li yıllarda kim iktidara geldi? Gülen Cemaati. Kardolaştı. Bunu AKP iktidarında yaptı. 

On yıl sonra ne oldu? Tam on yıl sonra 17/25 Aralık operasyonu oldu ve Cemaatin zorla indiriliş süreci başladı.

Olabilir mi? Takdir sizin.

Şimdi biraz daha geriye gidelim.

28 Şubat 1997 'de Milli Görüş İktidardan indirildi.(Refah-Yol Hükumeti)

İç politikada PKK ile amansız bir mücadele yapılmış ve bitme noktasına getirilmişti.Tamamen bitmesini ise (daima yazdık) hep ABD engelledi. 

Dış politikada İslam Ülkeleri ile D8 kuruldu. İslam Birliği hedeflendi.

(Buradaki noksanlık Türk Birliği kurulmadan İslam Birliği'nin kurulamayacağının anlaşılamamış olmasıydı.Çünkü hadis yorumları Türk Birliği kurulmadan İslam Birliği kurulamayacak diyordu ve bu hiç hesaba katılmamıştı.İşte bu yüzden D8 de işe yaramadı.)

Ekonomide Havuz Sistemine geçilerek cari açık kapatıldı ve ülke bütçesi gelişen bir ülke bütçesine dönüştürüldü.Bütçe açık vermedi. Her şey yolundaydı.

İşçi, memur, emekli,dul ve yetimlerin maaşları adam akıllı iyileştirildi ve bununla da kalınmadı maaşlar dövize endekslendi. Bugün için net asgari ücret 1542 TL, en düşük emekli maaşı da ona yakın oluyor.O da iyi.

Yani her şey güzeldi ve hazine doluyordu.Sonra 28 Şubat oldu.

Rahmetli Erbakan Hoca 28 Şubat'ı ABD'nin yaptırdığını sebeplerinin de yukarıda saydığımız olumlu gelişmeler olduğunu çeşitli ortamlarda açıkladı.

Ve 28 Şubatçıların en güçlü olduğu dönemde AKP kuruldu.O kadar kerametleri olan bir partiydi ki 28 Şubatçılar ve ABD'ye rağmen ülke bazında görülmemiş bir hızda örgütlendi ve 28 Şubatçılar ve ABD'ye rağmen iktidara geldi.

İki yıl içinde Milli Görüş tamamen bitti. Ama Cemaat bitirilemiyordu.Çünkü Milli Görüşçüler belliydi işleri de kolaydı. Ama Cemaat kadrolaşırken çok gizli iş görüyordu. Zamanın bir generali TV proğramında bunu açıkça ifade etmiş ve "Milli Görüş kolay da esas sorun Cemaat,çünkü kim olduklarını bilmiyoruz" deyivermişti. 

Şu işe bakınız ki AKP de 2002'de Cemaat ile birlikte gelmişti.Yani Cemaatin kadroları kimlerse artık AKP de biliyordu. 

Ve on yıl tamamlanınca Cemaat ile ilgisi olan kim varsa hakim, savcı, polis denilmedi.

Oysa Cemaatin ilginç bir özelliği vardı. 

O özellik de Cemaatin tüm tarikatlar ve cemaatlar içinde sayıları çok ama çok nadir olan Atatürkçü bir cemaat olmasıydı. Hatta İslamcılık adına takiyye yapanlar Cemaati Atatürkçü olmakla suçluyorlardı. Atatürkçü olmanın suç olduğu bir ortam (!)

Ey güzel Atatürk! 
Onun bunun uşağı olanlar senin kıymetini ne bilsin? 
Yattığın yerde rahat uyu, hepsi öyle değil bu milletin.

Evet Cemaat Atatürkçüydü ve bu;belki de o cemaat için en gurur verici olaydı. 

Çünkü Atatürk gerçek İslama hizmet için çalışmış ve hurafelere karşı mücadele etmişti.

Bir Müslümanın kılavuzu Kuran ve bilim olmalıydı. İmanlı,eğitimli,kendisini yetiştirmiş,çalışkan ve dürüst bir nesil istemişti. Ve işte o nesli de hurafelerden arınmış bir şekilde cemaat yetiştiriyordu.

Ahir zaman hadis yorumlarına göre cemaatin yetiştirdiği nesil, Hz.Mehdi AS ile Altın Çağı yaşayacak olan ALTIN NESİLDİ.

Atatürk'ün neslini cemaat yetiştiriyordu. Atatürk, Milli Mücadeleyi Anadolu'dan başlatmış, Cemaat de Atatürk'ü örnek almıştı.

Atatürk'ün uygarlık mücadelesini, Anadolu'dan başlayarak yetiştirdiği Türk çocuklarını dünya çapında başarılara ulaştırarak devam ettirmeye çalışıyordu.

Bediüzzamanın "Ahir zamanda medenilere galebe çalmak, icbar ile değil ikna iledir" sözü; Atatürk'ün "Yurtta barış dünyada barış" sözü ile ne kadar da uyuşuyordu.Cemaatin temel metodu da Atatürk'ün işte bu sözüydü. 

Bunu aziz milletimizden önce, ABD gördü.

ABD, ülkemizin ilim ve irfandan yoksun,çıkarcı,gerici ve kendisini yetiştirmemiş, liyakatsiz yobazlar tarafından yönetilmesini teşvik ederken; inançlı, dürüst, bilgili, liyakatli, iyi yetişmiş ihtisas sahipleri tarafından yönetilmesine şiddetle karşı çıkıyordu.

Kısacası ABD, Türkiye'nin gerçek Atatürkçüler tarafından yönetilmesini hiç istemedi.

Atatürk'ü şehit ettikten sonra Atatürkçülük yerine Kemalizmi icat ettiler.Ve "Atatürk dinsizdi" diyerek din düşmanlığı yaptılar. Kemalizm ile yıllarca ülkenin gelişmesini engellediler ve soymaya devam ettiler.Milletin Atatürk'den nefret etmesini sağladılar. Bunların Atatürk ile hiç bir ilgisi yoktu.

Sonra ikinci yarı düdüğünü çaldılar ve bu sefer Atatürk düşmanlığından istifade ederek, milletin Atatürk düşmanlığını kullanarak, çıkarcı, gerici yobazları destekleyip ülkenin önüne onlarla taşlar koydular ve soymaya devam ettiler.

Zaten amaçları ülkenin gelişmesini önlemek ve diğer taraftan da soymaya devam etmekti. 

Şeriat ile yönetilen Suudu da böyle soymuyorlar mıydı? Onlar için iktidarda kalanın kim olduğu değil, ülkenin önüne taş koyup koyamayacağı ve soydurup soydurmayacağı önemliydi. Bu bağlamda Bağdadi bile olurdu.Niçin olmasındı?

Biz görevimizi yaptık.Allah CC sonumuzu hayırlı eyler İnşallah.